"Şehirlere sığamıyorum diyordu bir kitapta Nasıl sığmaz bir insan koca şehre demiştim.

Sığamıyormuş!" Şehir de neymiş… İki cümleye sığarken Sığamadım ben koca tabiata Senden sonra, Bilmem kaç ülke Kaç şehir gezdim Kaç şehirde aradım sesini Bilmem kaç duvar yazısında aradım adını Aradıkça kaybettim seni Uzağı gösterdi gözlerin Mavilerin bile ulaşamadığı Işığın bile varamadığı…

Senden sonra, Bilmem kaç leylim bahar geldi geçti Bilmem kaç gece yokluğunla savaştım Saymadım,sayamadım.

Bildiğim tek şey yerlere göklere sığamadığım Ne kadar geniş olursa olsun yeryüzü Sana dar geliyorsa kalbin Sığınamazmışsın hiç bir yere Koskoca evren de küçük gelirmiş insana Ne kadar uzağa gitsem de Döndüm hep başladığım yere İltica edecek tek yer bulamadım Senfonisi yüksek her mahnide Gözlerimi sıkı sıkı yumar, Sana sarıldığımı hissederim. Özlemim sana mübahtır.

Yine de varlığına,yokluğuna müteşekkirim. Olmasanda seni yaşatırım. Seni kelimelere,kalemime sığdırdım Mısralar yazdım,yaktım, Kaç şiir senin adında boğuldu. Haberin bile olmadı…

Gitmeyi,kalmaktan daha anlamlı kılan sana küstüm. Sevildiğini sanan kalbime de kırgınım.

Zinhar kıyamam ben sana Savaşım bitti Uğurladım seni Barıştım yokluğunla Şairinde dediği gibi "Evren kaydı,sen göğüs kafesimden milim kaymadın" Ama senin milim umrunda olmadı… Ey yüzü mâhım! De hele,suçlu ben miyim sence Sendeki bu gurur niye?

Boşa geçen bunca seneyle ne katabildin ki ömrüne… Neyi arzuladın gözlerimde gözlerini görmenin yerine? De hele,geçer mi şimdi bir ömür böyle? Ne dündeyim ne bugündeyim can ile canan ile. Attığım her adımda Kirlenmiş ruhunun üzerine basıp, Yaşanmamış sayıyorum Geçmişte yaşanan her mutsuzluğumuzu…

Ölesiye telaşlarım kalmadı artık, Tek telaşım göçebe bir ruh içindir. Yaşıyorum öylesine, Armağan ediyorum geçmişimi geleceğime.