İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’deki görev süresi dolan Büyükelçi Meyer-Landrut’un veda etkinliğine dönüşen programda yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: "İsrail’in, dün, ateşkes teklifini reddederek, 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah kentine askeri harekat başlatmasını yine izlemekle mi yetineceğiz? Avrupa’yı ve insani değerlere önem veren tüm ülkeleri, bu vahşete ‘dur’ demeye çağırıyorum. Gazze’de olanlar, insanlık tarihinde kara bir leke haline gelmiştir. Buna daha fazla izin verilmemelidir."

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-1

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığı, 'Avrupa Günü' kutlamalarının İstanbul ayağında bir araya geldi. Haliç Kongre Merkezi Sahil Alanı’nda düzenlenen etkinlikte, İBB Başkanı İmamoğlu, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Meyer-Landrut, Atina Belediye Başkanı Haris Doukas, Saraybosna Belediye Başkanı Benjamina Karić, B40 Balkan Şehirler Ağı Dönem Başkanı Tiran'ın Belediye Başkan Yardımcısı Anuela Ristani ve İstanbul’da görev yapan yabancı ülke misyon şefleri ile birçok davetli bir araya geldi. Programda, İmamoğlu ve Türkiye’deki görev süresi dolan Büyükelçi Meyer-Landrut birer konuşma yaptılar.

Son dakika: Bingöl'de korkutan deprem Son dakika: Bingöl'de korkutan deprem

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-2

“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ GİBİ AB’NİN TEMEL ALDIĞI DEĞERLER GERİLEME SÜRECİNDE”

İmamoğlu, yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

"Avrupa Günü'nü kutlamak, bizim için önemli ortak değerlerimizi hatırlama fırsatı sunuyor. AB, öncelikle demokratik bir barış projesidir bizim için. Uluslararası birliğin, etnik köken, dil veya din farkı gözetmeksizin demokratik ve insani ideallerin bayrağı altında kurulabileceğinin bir kanıtıdır. Ancak, uzun bir süredir AB, hem içeride hem de sınırlarının dışında yeni sınamalarla karşı karşıya kaldı.

Euro krizi ve 2010'ların başındaki göç baskısıyla artan sorunlar, Brexit, Rusya'nın Ukrayna’yı işgali ve son olarak Gazze'de yaşanan insanlık trajedisinin ortaya çıkmasıyla derinleşti. Bu jeopolitik çalkantıların sonuçları, Avrupa'daki liberal demokrasileri adalet, insan hakları ve özgürlükler açısından test ediyor. Hükümetlerin bu sorunlara halkın beklentileri doğrultusunda cevap verememesi, popülist otoriter liderlere doğru bir kayma eğilimine neden oluyor. Esasen, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü gibi AB’nin temel aldığı değerler maalesef küresel olarak da gerileme sürecinde.

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-4

“BU DEMOKRATİK KRİZ DÖNEMİ, AVRUPA VE TÜRKİYE İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?

İçinde bulunduğumuz demokratik kriz dönemi, Avrupa ve Türkiye için ne ifade ediyor? Geçen hafta sonu Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo'nun daveti üzerine, Avrupa'nın yaşadığı demokratik krizi ele almak üzere sosyal demokrat belediye başkanlarıyla Paris'te bir araya geldik. Orada da şu soruyu sordum: Kendisini ‘demokratik ideallerin muhafızı’ olarak konumlandıran Avrupa, bu değerleri tutarlı bir biçimde savunduğunu samimiyetle söyleyebilir mi? Göçmen ve mülteci sorununun AB dışındaki ülkelere aktarılmaya çalışılması, bunun aksini göstermektedir.

Mültecilerin Avrupa ülkelerinde barınmasına izin verilip, verilmemesi konusu değil, onların Türkiye gibi, Avrupa sınırı dışındaki ülkelerde tutulmasının politika haline getirilmesidir. Bu durum, mülteci meselesinin popülist ve yabancı düşmanı siyasi söylemlerde kullanılmasına zemin hazırlıyor ve sağ otoriterlik Avrupa’da güçleniyor. Oysa, Türkiye ve İstanbul, dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke ve şehirlerin başında geliyor. Buna rağmen, Türkiye’de demokratların güçlenmesi önemlidir.

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-4

“BİZİM GİBİ, AVRUPA İDEALİNİ ÖNEMSEYEN İNSANLARI ENDİŞELENDİREN…”

Avrupa’daki mevcut hükümetlerin Gazze’de yaşananlara verdikleri, daha doğrusu veremedikleri cevap, Avrupa’nın insani değerlerinin farklı coğrafyalarda tutarlı bir şekilde savunulamadığı anlamına geliyor. Kadınların ve çocukların da içinde bulunduğu on binlerce masum Filistinlinin, tüm dünyanın gözleri önünde katledilmesinin daha yüksek bir sesle eleştirilmesi ve kınanması gerekmez mi?

Bazı hükümetler, kendi vatandaşlarının toplantı ve gösteri haklarını, ifade özgürlüklerini kısıtlamaya yöneliyorlar. Bu durum, Avrupa’nın demokratik değerler üzerine kurulu evrensel bir barış projesi olma niteliğinin sorgulanmasına yol açıyor. Bizim gibi, Avrupa ideallerine önem veren insanları endişelendiren en önemli konulardan biri budur.

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-5

“İSRAİL’İN REFAH’A ASKERİ HAREKATINI YİNE İZLEMEKLE Mİ YETİNECEĞİZ?

İsrail’in, dün, ateşkes teklifini reddederek, 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah kentine askeri harekat başlatmasını sadece izlemekle mi yetineceğiz? Avrupa’yı ve insan haklarına önem veren tüm ülkeleri, bu vahşete ‘dur’ demeye çağırıyorum. Gazze’de yaşananlar, insanlık tarihinde kara bir leke haline gelmiştir. Buna daha fazla izin verilmemelidir. Önümüzdeki dönemde AB’nin kendi iç demokrasi mücadelesine devam edeceğini gözlemliyorum.

Haziran ayında gerçekleşecek Avrupa Parlamentosu seçimlerini dikkatle takip edeceğiz. Türkiye'de ve Avrupa'nın diğer bazı ülkelerinde karşılaştığımız demokratik gerilemeye, ancak kapsayıcı, katılımcı ve halkın sesine kulak veren yeni bir siyaset kültürü ve bu anlayışla inşa edeceğimiz siyasal ve ekonomik kurumlarla çözüm bulabiliriz.

imamoglundan-avrupaya-israil-tepkisi-6

“MART 2024 YEREL SEÇİM SONUÇLARI, TÜRKİYE’DEKİ DEMOKRATİK GERİLEMEYE SON VERDİ”

Türkiye, içinde derinleşen bir demokrasi krizinden geçiyor. Son 10 yılda ülkemizde kurumsal yapı zayıfladı ve tek bir lider etrafında otoriter bir siyasal rejim oluştu. Ancak Mart 2024 yerel seçim sonuçları, Türkiye'deki demokratik gerilemeye son verdi. Seçmen, muhalefeti güçlendirerek, siyaset zeminindeki meşruiyeti yeniden dağıttı. Bu sonuç, demokrasimizin dayanıklılığının bir göstergesidir. Türk halkı, bu zor zamanlarda demokratik değerlere olağanüstü bir bağlılık gösterdi. İstanbul'da geçtiğimiz 5 yıl boyunca, siyasi görüş ne olursa olsun, İstanbulluların her kesimine hizmet götürdük. Kutuplaşmanın ilacı buydu.

'İstanbul İttifakı' adı altında kapsayıcı bir toplumsal hareket oluşturduk. Ayrıca, halkın endişelerini dinlemek ve bu endişelere uyum sağlamak önemliydi ve bunu başardık. Toplumla güçlü ve samimi bir iletişim kurdumuz. CHP, liyakatli adaylarla halkın karşısına çıktı ve ülke genelinde her kesimden 3,5 milyondan fazla yeni seçmen kazandı. Bugün Türkiye'nin nüfusunun yüzde 65'inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80'ini oluşturan belediyeleri, sosyal demokrat belediye başkanları yönetiyor. CHP, Türk siyasetinin yeni ağırlık merkezi haline geldi.

“BİRLEŞİK VE DEMOKRATİK BİR AVRUPA, TÜRKİYE’NİN KATILIMI OLMADAN GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ”

Avrupa, kendi demokratik sorunlarıyla mücadele ederken, Türkiye’nin rolü sıklıkla göz ardı edilir. AB’nin, ‘önce Avrupa’ vizyonunun demokratik bir Türkiye’yi kucaklaması gerektiğini fark etmesi elzemdir. Avrupa’ya yönelik varoluşsal tehditlerle mücadele, Türkiye’yi de içeren kapsayıcı bir yaklaşımı gerektirir. Biz CHP olarak, Türkiye’yi her zaman Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak gördük ve Avrupa meseleleri ve çözümleri konusunda bir paydaş olarak kendimizi konumlandırdık.

İddiamız şudur: Birleşik ve demokratik bir Avrupa'nın Türkiye'nin katılımı olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, AB'nin genişleme politikaları tartışılırken, Türkiye'nin adının geçmemesi kabul edilemez. Türkiye ile 60 yıldır süregelen ortaklık ilişkisinin ve 20 yılı aşkın süredir devam eden üyelik sürecinin yok sayılması kabul edilemez.

"SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL, AVRUPA’DA DA İLHAM KAYNAĞI OLMAYI SÜRDÜRECEK”

Büyükelçi Meyer-Landrut’un konuşmasında vurgulandığı gibi, İstanbul'un karbon-nötr bir şehir olması ve iklim değişikliğine uyum programı gibi AB ile başarılı projelere imza attık. Ancak bu projeler yeterli değil. Gelecek dönemde, AB'nin yerel yönetimlerle daha yakın işbirliği yapması ve halkımızın da hissedebileceği etkili projeleri birlikte gerçekleştirmeyi hedeflemeliyiz. İstanbul'daki yönetim anlayışımızın temelinde, demokrasi ve katılımcılığın olduğunu vurguluyorum. Bu, son 5 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerle kanıtlandı. İnsanı odak noktamıza alıyor, ayrım yapmaksızın 16 milyon İstanbulluya eşit hizmet sunuyor ve şehri yurttaşlarımızla birlikte yönetiyoruz. Gelecek 5 yıllık dönemde de aynı anlayışla çalışmaya devam edeceğiz. Katılımcı 'İstanbul Modeli', sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da ilham kaynağı olmayı sürdürecek.

Editör: Haber Merkezi