Avusturya’nın Viyana kentinde düzenlenen Avrupa Diyabet Çalışmaları Derneği (EASD) Yıllık Toplantısı’nda obeziteli bireylerde “Food Noise” yani “Yeme Düşüncesi” üzerine çalışma sonuçları paylaşıldı.
Food Noise, yiyecek ve yemeyle ilgili takıntılı ve müdahaleci düşünceler anlamına geliyor. Yiyeceklerle bu şekilde meşgul olmak ise sağlıklı bir yaşam tarzının uygulanmasını engelleyebiliyor ve aşırı yemeye yol açarak kilo vermeyi zorlaştırabiliyor.
Yapılan araştırmalara göre, aşırı kilolu veya obeziteli bireylerin yüzde 57’si Food Noise sorununu yaşıyor. Ancak hayatı olumsuz etkileyen bu terime aşina çok az kişi var. Etkilenenlerin çoğu, Food Noise’ın sağlıklı beslenme seçimleri yapmayı veya bir egzersiz planına bağlı kalmayı zorlaştırdığını ortaya koyuyor. Öte yandan bazı kişiler de sürekli yeme düşüncesinin yaşam kalitelerini ve refahlarını etkilediğini dile getiriyor.
The Lancet Diabetes and Endocrinology yayınında yer alan yeni bir araştırma, kilo yönetimi için belirli bir grup GLP-1 tedavisi alan obeziteli bireylerde yeme düşüncesinin belirgin şekilde azaldığını, ruhsal iyilik hali ve yaşam tarzında ise kayda değer iyileşmeler olduğunu ortaya koydu.
GLP-1 tedavisi, GLP-1 adı verilen bir hormonun etkisini taklit ederek iştahı ve açlık hissini azaltıyor, mideden yiyeceklerin salınımını yavaşlatarak, yemekten sonra tokluk hissini artırıyor. Obeziteyle yaşayan kişilerin kilo vermelerine yardımcı oluyor.
550 kişiyle yapılan gerçek yaşam verilerine göre, kilo yönetiminde uygulanan tedavilerin yalnızca kilo kaybına katkı sağlamadığını, aynı zamanda yeme düşüncesi olarak tanımlanan yiyeceklere dair istenmeyen zihinsel aktiviteyi de azalttığını ortaya koydu.
Araştırmaya katılan kişilerde, tedaviye başladıktan sonra günün büyük bölümünde sürekli yemek düşündüğünü belirtenlerin oranı yüzde 46 azalırken, yüzde 64’ü ruh sağlıklarının iyileştiğini, yüzde 80’i ise daha sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandığını dile getirdi.
Gün boyunca sürekli yiyecek düşünen katılımcıların oranı, tedaviye başlamadan önceki yüzde 62’den neredeyse dört kat düşerek yüzde 16’ya geriledi. Yiyecekleri düşünerek çok fazla zaman harcadığını söyleyenlerin oranı da benzer bir düşüşle yüzde 63’ten yüzde 15’e geriledi.
Dr. Yan Cai ile Demet Demirkır
Dünya Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Yan Cai, “Dünya genelinde yaklaşık 1 milyar insan obeziteyle yaşıyor. Ancak bu insanların sadece yüzde 1’inden azı ilaçla tedavi ediliyor. Yani hastaların yüzde 99’u hâlâ durumu görmezden gelmeye çalışıyor. Obezite, 30 yıl önce Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından kronik hastalık olarak kabul edildi. Yapılan bir çalışma, obezite tedavisinin sadece kilo kaybını ve risk faktörlerini azaltmakla kalmayıp, hayat kurtardığını ve insanların daha uzun yaşamasını sağladığını gösteriyor. Kardiyovasküler riskleri azaltıyor; ayrıca kilo verildiğinde yağlı karaciğer problemleri yönetilebiliyor. Öte yandan Tip 2 diyabet hastalarının böbrek fonksiyonlarının iyileşebileceğini gösteren verilerimiz var. Giderek daha fazla bilimsel kanıt ortaya çıkıyor ve bugün insanlar obezitenin kronik bir hastalık olduğunu, birçok ciddi klinik problemin kökeni olduğunu anlamaya başlıyor. Problemi sadece tedavi etmek yerine, obeziteyi problemlerin kökeni olarak ele almak gerekiyor. Ancak farkındalık eskisine göre çok daha yüksek” ifadelerini kullandı.
Dr. Cai, obeziteye bağlı olarak kalp hastalıkları, felç gibi pek çok hastalığın ortaya çıktığına dikkat çekerek, “Bu durum ülkelerde ekonomik sorunlar yaratıyor. ABD’de yapılan sağlık-ekonomik analizlerine göre, obezite tedavisinin maliyeti; obezite komplikasyonlarının getirdiği yükten daha düşük. Ayrıca obeziteye bağlı üretkenlik kayıpları, mental stres ve işe devamsızlık gibi etkiler düşünüldüğünde tedavinin hem birey hem toplum açısından ekonomik olarak avantajlı olduğu görülüyor” diye konuştu.
Obeziteyle mücadele eden bireylerin tıbbi danışmanlığa ihtiyaç duyduğunu belirten Dr. Cai, “Bireyler, obeziteyi bir suç olarak görmemeli. ‘Ben tembelim, benim hatam’ düşüncesi yanlış. Obezite hormon dengesizliği nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık. Bu nedenle doğru kanallar aracılığıyla eğitim almak, obeziteyi ve nedenlerini öğrenmek ve uygun tedavi ve yaşam tarzı müdahaleleriyle yönetmek gerekiyor. Sosyal medya influencerlarının verdiği mesajlar her zaman doğru değil; doğru bilgiyi sağlık profesyonellerinden almak önemli. Obezite bir suç değil, bir hastalıktır” ifadelerini kullandı.