Çin’in nadir toprak elementlerini ticaret savaşındaki ağır topu haline getirmesi, Trump yönetimini yeni kaynaklar bulmak için harekete geçirdi.
Bilgisayarlardan savaş uçaklarına kadar birçok teknoloji bu malzemeler olmadan üretilemiyor. Dahası, bu malzameleri işlemeyi bilen sayılı sayıda ülke var.
Nadir toprak elementlerini işleyen ve çıkartan en büyük ülke ise, Çin. Bu sebeple Trump, kapı kapı geziyor. Trump’ın çaldığı en son kapı ise, Avustralya’ya açıldı.
Trump yönetimi, kayıp verdiği ticaret savaşından tabloyu değiştirmek için Avustralya ile anlaşmaya vardı.
İki ülke Washington’da imzalanan anlaşmayla 8,5 milyar dolarlık mineral tedarik hattı kurdu ve işleme tesisleri için 1 milyar dolarlık yatırım sözü verdi.
Ancak Avustralya’nın rezervleri Çin’in sekizde biri düzeyinde. Ukrayna ve Grönland’la yapılan anlaşmalar da çeşitliliği artırmayı hedefliyor.
Eskişehir’deki nadir toprak elementleri’nin de Beyaz Saray’da gündeme alınması, Trump’ın yeni hedeflerini gözler önüne seriyor.
ABD Başkanı, Dünya’nın nadir toprak elementleri rezervlerini toplayarak, ABD’de işlemek istiyor. Bunun için teknoloji şirketleriyle de anlaşıyor.
ABD aynı zamanda yerli üretimi teşvik ediyor. Trump hükümeti, ABD’de nadir toprak elementleriyle ilgilenen MP Materials ile Ramaco Resources’a yatırım yapıyor.
Yaz başında imzalanan “ticaret savaşı ateşkesi” kısa sürdü. Çin kısa süre sonra ihracatı yeniden kısıtladı ve küresel erişimi sınırlayan yeni düzenlemeler getirdi.
Bunun üzerine ABD, Çin’e yüzde 100’e varan yeni tarifelerle karşılık verme tehdidinde bulundu.
Aynı zamanda alternatif tedarik yollarını genişletmek için girişimlerini artırdı.
Başkan Xi Jinping’in 2015’te başlattığı Made in China 2025 planı Çin’i yalnızca nadir toprak elementlerinde değil, lityum gibi stratejik minerallerde de lider konuma taşıdı.
