Toz toprak içinde iki kardeş, arkadaki evlerinde katledilen anneleri için ağlıyor. Başlarında tanımadıkları silahlı adamlar, bu çaresizlik dolu anı kayda alıyor.
Dünyanın dehşetle izlediği bu görüntüler, Sudan’ın Darfur kentinde yaşanan binlerce acıdan yalnızca biri. 2003, 2010 ve 2025…
Dünya unuttukça tekrarlanan soykırımlardan biri yeniden Darfur’da yaşanıyor. Afrika’nın en büyük ikinci ülkesi Sudan’da yıllardır süren iç çatışmalar, bir kez daha Darfur’da soykırıma dönüştü.
Sudan’ı uzun yıllar yöneten Ömer el Beşir döneminde saray muhafızı olarak görev yapan, Cancavid milisleriyle tanınan Muhammed Hamdan Dagalu — bilinen adıyla Hemedti — komutasındaki Hızlı Destek Güçleri (RSF) ile, Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el Burhan yönetimindeki Sudan ordusu, 3,5 yıldır ülkenin kontrolü için savaşıyor.
Ordunun son aylarda elinde kalan tek yer, Kuzey Darfur’un merkezi El Feşir’di.
Aylardır süren kuşatma nedeniyle çocukların hayvan yemiyle hayatta kalmaya çalıştığı şehirde, yaklaşık 2 milyon kişi yerinden edildi.
El Feşir’de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 250 bin Sudanlı kaldı.
Ancak Sudan ordusu yenilgiyi kabul edip şehri terk edince, RSF güçleri El Feşir’e girerek sivil katliamına başladı. Kadınlar, çocuklar öldürüldü; hastaneler, camiler tarandı.
Dünya bu görüntülerin çoğunu göremedi çünkü RSF kente girmeden önce interneti, telefon hatlarını ve elektriği kesti.
Türkiye’nin Hartum Büyükelçisi Fatih Yıldız, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Darfur’daki katliamları Bosna ve Ruanda soykırımlarıyla kıyaslayarak, “Sudan’da günün birinde tüm insanlığın Bosna ve Ruanda gibi utançla anacağı günleri yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Soykırımın boyutu bilinmezken, elimizdeki tek kanıt; Maxar uydu görüntülerinde ortaya çıkan, kan gölüne dönmüş sokaklar ve RSF milislerinin kendi eğlenceleri için kayda aldığı vahşet videoları oldu.
Bölgedeki istikrarsızlığın arkasında, yıllardır Sudan’la yakın ilişkiler kuran Birleşik Arap Emirlikleri dikkat çekiyor. El Beşir döneminde Sudan’la yakınlaşan Emirlik, sonrasında Hızlı Destek Güçleri’ni altın karşılığında silahlandırmakla suçlanıyor.
Darfur’da 2000’li yıllarda altın yataklarının keşfedilmesi ve 2012’de madenciliğin başlamasıyla çatışmalar yeniden alevlendi, soykırıma giden sürecin önü açıldı.
Her ne kadar BAE bu iddiaları reddetse de, Hemedti ve ailesinin Dubai’deki serveti, Darfur’daki küçük havaalanlarına BAE’den gelen silah yüklü uçakların inip altın yüklenerek kalktığına dair görüntüler bu iddiaları güçlendiriyor.
RSF saflarında ayrıca Libya ve Afrika’nın farklı bölgelerinden gelen, savaş suçlarıyla tanınan Cancavid milisleri de yer alıyor. Gözlemciler, yaşananları “Arap milislerin Arap olmayan Afrikalılara karşı katliamı” olarak tanımlıyor. Bugüne kadar yapılan arabuluculuk girişimleri başarısız kaldı.
ABD, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan oluşan “Quad” grubu geçtiğimiz günlerde yeniden toplandı; ancak somut bir sonuç çıkmadı. Soykırımı durduracak etkin bir girişim hâlâ yok. Sudanlı siviller, bir kez daha katliamcılarıyla baş başa bırakıldı.