Ege’nin incisi İzmir’i besleyen barajlar kurudu. İzmir’in toplamda yüzde 1.5 suyu kaldı. İZSU verilerine göre 5 Kasım 2025 itibarıyla barajların doluluk oranı yüzde 1.59’a, kullanılabilir su hacmi ise 4 milyon 572 bin metreküpe kadar geriledi. Ege’nin incisi İzmir’i besleyen barajlar kurudu. İzmir’in toplamda yüzde 1.5 suyu kaldı.
İZSU verilerine göre 5 Kasım 2025 itibarıyla barajların doluluk oranı yüzde 1.59’a, kullanılabilir su hacmi ise 4 milyon 572 bin metreküpe kadar geriledi.
Ankara barajlarında toplam doluluk oranı yüzde 14.22, aktif doluluk oranı ise yüzde 2.68’e kadar düştü. Kışa girmek üzereyiz ancak kar yağışına daha var. Barajların su tutması için yağmur tek başına yeterli olmuyor; kar yağışı da gerekiyor.
İstanbul’da barajlardaki toplam doluluk oranı yüzde 22.14’e kadar geriledi. İstanbul nispeten diğer büyükşehirlere göre şanslı olsa da nüfusu itibariyle su tüketimi yüksek kentler arasında. Bursa’da baraj doluluk oranı alarm seviyesinin de altına geriledi. Bursa’da barajların doluluk oranı yüzde 0.27 olarak ölçüldü. Türk turizminin gözbebeği Bodrum’da baraj doluluk oranı yüzde 6 civarında.
Türkiye’nin büyük kentleri için de tehlike sinyalleri çalıyor ve bu durum bir milli güvenlik meselesi olarak önümüzde duruyor. Yıllar önce Genelkurmay’a sunulan, “İklim Değişikliği ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri” başlıklı raporda çok kapsamlı ve çarpıcı değerlendirmeler yer alıyor:
– Türkiye’ye komşu coğrafyalarda ve özellikle de Ortadoğu coğrafyasında ortaya çıkabilecek su ve gıda krizlerinin, göçlerin neden olabileceği jeopolitik istikrarsızlıkların Türkiye’nin güvenliği üzerine etkilerini araştırmak, potansiyel tehditleri ve fırsatları tanımlamak ve tedbirler geliştirmek gerekmektedir. Su kaynakları ve verimli tarım alanları, milli değerler olarak tanımlanarak koruma altına alınmalıdır.
– Su havzalarının korunmasını, suyun verimli kullanılmasını sağlayacak, su kaynaklarının kirlenmesini önleyecek tedbirler geliştirilmeli, yanlış sulama önlenmelidir.
– Yasal düzenlemelerle su havzaları ve kaynakları üzerinde mutlak devlet denetimi sağlanmalıdır.
– Bütün bu tedbirler, kurulacak ulusal su yönetimi mekanizması içinde planlanarak uygulanmalıdır.
– Su kaynakları ve verimli tarım alanları, milli değerler olarak tanımlanarak koruma altına alınmalıdır.
– Yer altı su kaynaklarının aşırı kullanım ve yanlış yönetiminden kaynaklanan sorunlar bilimsel olarak ortaya konulmalı, uygulanabilir ve ciddi yasal düzenlemelerle denetim altına alınarak çözümlenmelidir.
– Dicle Nehri kontrol altına alınmalı, projelerle suların çok amaçlı kullanılması sağlanmalıdır.
– Doğudaki su kaynaklarının (Fırat, Dicle, Seyhan, Ceyhan gibi) gerektiğinde Batıda da kullanılmasını sağlayacak projeler şimdiden planlanmalıdır.
– GAP sulama sistemi tamamlanmalı, güneydoğuda sulanan tarım alanları genişletilmelidir.
– Ormanlık alanlar geliştirilmeli, mevcut ormanları koruyacak tedbirler pekiştirilmeli, ormanları iklim değişikliğinin etkilerinden koruyacak tedbirler planlanmalıdır.
– Erozyonla mücadele etkinleştirilmeli, çölleşmeyi önleyecek veya yavaşlatacak tedbirler geliştirilmeli, kuraklaşan bölgelerde suya daha az bağımlı tarım ürünlerinin yetiştirilmesi planlanmalıdır.
– İklim değişikliğinin etkilerine karşı, gıda güvenliği mekanizması kurulmalı, tedbirler planlanmalı, kuraklık nedeni ile tarım dışı kalacak bölgelerde alternatif sanayi ürünleri üretimi için planlar yapılmalıdır.
– İklim değişikliğinin Türkiye’nin demografik yapısı üzerindeki potansiyel etkileri araştırılmalı, bu amaçla bir makro plan içinde tedbirler geliştirilmeli plansız şehirleşmeler önlenmeli oluşabilecek iç göçler için tedbirler şimdiden planlanmalıdır.
– Eğer gerçekleşecekse sular altında kalacak sahil kesimleri belirlenmeli, bu amaçla da planlar geliştirilmelidir.
– Sera gazı salınımını azaltmak için temiz enerji kullanımı yaygınlaştırılmalı, bu amaçla ARGE, teknoloji geliştirme ve transferi çabaları hızlandırılmalı, yenilenebilir enerji potansiyeli harekete geçirilmeli, temiz enerji kullanımı ve enerjinin verimli kullanılması teşvik edilmeli, ulaştırma politikası temiz enerji tüketen araçlar teşvik edilecek şekilde düzenlenmeli, sanayide temiz enerji kullanımı yaygınlaştırılmalı. Bu amaçla sürdürülen uluslararası girişimler Türkiye’nin özel şartları da dikkate alınarak desteklenmelidir.
– Fırat ve Dicle nehirleri bir jeopolitik hassasiyet olmaktan çıkarılmalı ve bir jeostratejik güce dönüştürülmelidir.