Güneydoğu Asya’nın tropikal ikliminden dünyaya yayılan ve “Meyvelerin Kraliçesi” olarak anılan mangosten (Garcinia mangostana), tatlı-ekşi aroması, narin dokusu ve sağlığa sunduğu potansiyel faydalarla dikkatleri üzerine çekiyor. Dışı sert ve mor bir kabukla kaplı olan bu egzotik meyve, içinde adeta bir hazine saklıyor: kar beyazı, sulu ve ağızda eriyen dilimler.
Mangosten, düşük kalorili yapısına rağmen C vitamini, folat, manganez, bakır gibi birçok temel vitamin ve mineral açısından zengin bir profil sunuyor. Yaklaşık bir porsiyonu (190-195 gram), günlük lif ihtiyacının %12,5’ini karşılayarak sindirim sistemine de destek oluyor.
Ancak mangostenin asıl ünü, içerdiği “ksanton” adlı güçlü bitkisel bileşiklerden geliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, ksantonların antioksidan ve antienflamatuar (iltihap önleyici) özellikler taşıdığını gösteriyor. Bu özellikler sayesinde mangostenin vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyarak kronik hastalık riskini azaltabileceği ve yaşlanma karşıtı etkiler sunabileceği düşünülüyor.
Mangostenin potansiyel faydaları bilim dünyasının da ilgisini çekiyor. Laboratuvar ve hayvanlar üzerinde yapılan bazı öncü araştırmalar, mangostendeki ksantonların kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatabileceğine dair umut verici sonuçlar ortaya koydu. Özellikle meme, mide, akciğer ve kolon kanseri hücreleri üzerindeki etkileri inceleniyor. Ancak bu bulguların insanlar üzerindeki etkilerinin netleşmesi için daha fazla klinik çalışmaya ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor.
Kilo kontrolü de mangostenin araştırıldığı alanlardan biri. Bazı çalışmalar, meyvenin iltihap giderici etkilerinin yağ metabolizmasını destekleyerek kilo alımını önlemeye yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Yapılan küçük ölçekli bir insan deneyinde, düzenli olarak mangosten suyu tüketen katılımcıların vücut kitle indekslerinde düşüş gözlemlendi. Uzmanlar, bu konuda da kesin sonuçlara varmak için daha kapsamlı araştırmaların gerektiğini belirtiyor.
Bu eşsiz meyveyi tüketmek isteyenler için seçimi oldukça önemli. İyi bir mangostenin sapı canlı yeşil, kabuğu ise parlak ve çatlaksız olmalıdır. Kabuğunda böcek izleri veya sertleşmiş sarı reçine lekeleri bulunan meyvelerden kaçınılmalıdır.
Mangosteni açmak için en pratik yöntem, tırtıklı bir bıçakla kabuğun etrafında yaklaşık yarım santim derinliğinde dairesel bir çizik atmaktır. Ardından, bir avokado açar gibi ikiye ayrılarak içindeki beyaz ve opak dilimlere ulaşılır. Alternatif olarak, meyve avuç içinde yavaşça sıkılarak kabuğunun çatlatılması da bir yöntemdir, ancak bu usul meyvenin ezilmesine neden olabilir.
Taze olarak tüketilebildiği gibi salatalara, dondurma ve şerbet gibi tatlılara da eşsiz bir aroma katan mangosten, Asya mutfağında pudingleri süslemek için de kullanılıyor. Hatta bazıları, antioksidan zengini kabuğuyla birlikte meyvenin suyunu sıkmayı tercih ediyor. İçindeki çekirdekler genellikle yumuşak ve yenilebilir olsa da, bazıları sert ve acı olabildiği için çıkarılabilir.