Japonya’nın bu yılki tatil sezonu, alışılmışın çok ötesinde bir tabloyla karşı karşıya olabilir. Rekor sıcaklıkların vurduğu ülkede çilekten pirince, domatesten üzüme kadar birçok temel ürün azalmaya başladı. Bu durum, yılbaşı ve tatil sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinin market raflarından kaybolabileceği endişesini güçlendiriyor. Uzmanlara göre Japonya’da yaşanan bu tablo, küresel ısınmanın dünya genelindeki gıda zincirini nasıl zorladığının çarpıcı bir örneği.
Kyushu Üniversitesi’nden tarım bilimleri profesörü Hirota Tomoyoshi, Japonya’nın giderek sıcaklaşan ve öngörülemez hale gelen ikliminin tarım üzerinde büyük baskı yarattığını belirtiyor. Tomoyoshi’ye göre yüksek sıcaklıklar hem verimi düşürüyor hem de ürünlerde ciddi kalite sorunlarına neden oluyor.
2023 ve 2024 yazlarında yaşanan aşırı sıcaklar; güneş yanığı domatesler, meyve ağaçlarında yetersiz tozlaşma ve Japonya’nın en önemli gıda ürünü olan pirinçte geniş çaplı kalite kaybına yol açtı. Tatil döneminin yıldızı çilekler ise bu durumdan en fazla etkilenen ürünlerden biri oldu. Bazı bölgelerde üreticiler, çilekleri Noel dönemine yetiştiremedi bile.
Elmalar ve üzümler de benzer şekilde zarar gördü. Geçtiğimiz yıl ülke genelinde elmaların yaklaşık yüzde 30’u renk bozukluğu ve lezzet kaybı yaşadı. Tomoyoshi, “Artan sıcaklık meyvelerde şeker oranını yükseltse de ekşiliği azaltıyor ve bu da tat dengesini bozuyor” diye uyarıyor.
Japonya’daki bu tablo, aslında çok daha geniş bir sorunun işareti: İklim değişikliği dünya gıda sistemlerini her geçen yıl daha fazla zorluyor. Daha sıcak, daha kuru ve daha fırtınalı bir iklim; market fiyatlarını yükseltiyor, ürün çeşitliliğini azaltıyor ve özellikle tatil dönemlerinde tüketiciyi daha da zora sokuyor.
Uzmanlar, bu trendin yalnızca yerel üretimi değil, küresel gıda ticaretini de etkileyeceğini belirtiyor. Bu yıl Japonya’da yaşanan bir çilek sıkıntısı, gelecek yıl başka bir ülkede pirinç ya da buğday krizi olarak karşımıza çıkabilir.
Japon çiftçileri iklim krizine karşı yeni yöntemler denemeye başladı. Isıya dayanıklı ürün çeşitleri geliştiriliyor, ekim zamanları yeniden düzenleniyor ve üretim daha serin bölgelere kaydırılıyor.
Tomoyoshi, özellikle soya ve buğday gibi tarla ürünlerinde üretimin kuzeye, Hokkaidō’ya doğru genişletildiğini, böylece güneyde yaşanan verim kayıplarının telafi edilmeye çalışıldığını belirtiyor. Küresel ölçekte ise uzmanlar, sürdürülebilir tarımın desteklenmesinin ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasının gıda güvenliğini korumak için hayati olduğuna dikkat çekiyor.
Uzmanlara göre bireysel adımlar da önemli fark yaratabilir. Sezonluk ürünleri tercih etmek, gıda israfını azaltmak, yerel üreticileri desteklemek ve alışveriş planlamasını bilinçli yapmak hem bütçeyi hem de gezegeni koruyor.