
İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 29,87 olarak ölçüldü. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, barajlardaki son durumu değerlendirdi.
AA’nın haberine göre, bu yıl 15 Nisan’da yüzde 82,22’ye yükselen barajlardaki su seviyesi, yazın sıcak havanın ve su tüketimindeki artışın da etkisiyle düşmeye devam etti.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlardaki doluluk oranı bugün itibarıyla yüzde 29,87 olarak kayıtlara geçti.
Su miktarı, Ömerli’de yüzde 21,49, Darlık’ta yüzde 44,09, Elmalı’da yüzde 51,2, Terkos’ta yüzde 36,04, Alibey’de yüzde 17,66, Büyükçekmece’de yüzde 33,7, Sazlıdere’de yüzde 31,51, Istrancalar’da yüzde 21,05, Kazandere’de yüzde 2,41, Pabuçdere’de yüzde 18,11 olarak ölçüldü.
Kente su sağlayan baraj ve göletler 868 milyon 683 bin metreküp biriktirme hacmine sahipken su miktarı bugün itibarıyla 259,23 milyon metreküp olarak kaydedildi. Bu yıl barajlara düşen yağış miktarı, metrekare başına 349,42 kilogram oldu.
Alibey Barajı (Fotoğraf: AA)
Barajlar dışında kente su sağlayan Melen ve Yeşilçay’dan da bu yıl 417,58 milyon metreküp su alındı. İstanbul’da dün 3 milyon 237 bin metreküp su tüketildi. Şehre verilen suyun 28 bin metreküpü regülatörlerden, 3 milyon 209 bin metreküpü ise barajlardan temin edildi.
İSKİ istatistiklerine göre, 27 Eylül’de baraj doluluk oranları 2015’te yüzde 62,15, 2016’da yüzde 45,96, 2017’de yüzde 54,69, 2018’de yüzde 55,37, 2019’da yüzde 50,15, 2020’de yüzde 38,28, 2021’de yüzde 51,82, 2022’de yüzde 49,53, 2023’te yüzde 22,68, 2024’te yüzde 39,17 ve 2025’te yüzde 29,87 olarak kaydedildi.
DHA’nın haberine göre, Trakya’dan İstanbul’un su ihtiyacı karşılayan Kırklareli’nin Vize ilçesi sınırlarındaki Kazandere, Pabuçdere ve Istrancalar barajlarındaki düşüş de sürüyor. Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 2,41 ile dip seviyeyi gördü. Barajın yüzeyi tamamen kurudu. Baraj havzasında besicilerin hayvanlarını otlattıkları görüldü.
NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yağışların azalması nedeniyle barajlardaki su seviyelerinin yüzde 30 seviyelerine düştüğünü söyledi. Tecer, “Son 10 yıldaki değişim de tamamen yarı yarıya. Bundan 10 yıl önce barajların bu aydaki seviyesi yüzde 63’lerdeyken, 2025’e geldiğimizde bu oran yüzde 30’a kadar gerilemiş durumda. Bu yağışların azalmasından dolayı barajlardaki seviyesinin düştüğünü görüyoruz” dedi.
Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)
Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)
Prof. Dr. Tecer, Türkiye’nin su stresi yaşayan bir ülke olduğunu, bu nedenle su kaynaklarının profesyonel olarak bir strateji doğrultusunda korunması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Tecer, “Buna devletin ilgili kurumlarının ciddiyetle yaklaşması gerekiyor. Ama bu sadece tek başına yeterli bir tedbir değil. Bugün tarımsal sulamada yüzde 70-75 oranında suyumuzu tüketiliyor. Sanayide yüzde 13’lerde, evsel kullanmaları da direkt geri kalan kısmı kullanılıyor. Dolayısıyla öncelikle tarımda, sonra sanayide, sonra da bireysel kullanımda su kaynaklarımızın kıt olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız. Tarımsal sulamada vahşi sulamadan vazgeçip, damlama sulama ya da bazı bölgelerde yağışa bağlı üretim modelinin değiştirilmesi yoluna gitmemiz gerekiyor. Endüstriyel su tüketimimiz de oldukça fazla. Özellikle bu bölgede yoğun miktarda bir endüstri var. Bunların kullandığı suların arıtılmış olsa bile deşarj edilmesi ya da denize boşaltılması lüksü artık yok. Bunların geri temizlenip, geri kazanılarak süreçte kullanılması gerekiyor. Son olarak da bireysel olarak bizim de suyun tasarrufu kullanımına yönelik bir davranış kalıbı geliştirmemiz lazım. Bir zihniyet dönüşümü, değişimi yaşamamız gerekiyor. Suya dayalı her türlü faaliyetlerimize tasarrufu öncelemek zorundayız” dedi.
Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)
Sanayide kullanılan suların arıtılarak geri kazanılmasının ekonomik olarak daha sürdürülebilir olduğunu belirten Tecer, “Deniz suyundan daha makul, daha anlaşılabilir, daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır bu. Evet, sanayicinin kullandığı suların arıtılarak geri kazanılması mümkündür. Teknik olarak da mümkün. Ekonomik olarak da sürdürülebilirdir. Ayrıca özellikle sanayinin yoğun olduğu bölgelerde bu da bir zorunluluktur. Suların geri kazanılması ve prosesleri de tekrar kullanılması mutlaka yapılması gereken, belki geç bile kalınmış bir eylem olarak karşımızda duruyor” dedi.