Tasarıya göre, “İsrail devletine, Yahudi halkına veya kamu düzenine karşı nefret saikiyle gerçekleştirilen öldürme eylemleri” idamla cezalandırılacak ve hakimlerin takdir hakkı olmayacak. Ceza kesinleştiğinde af, indirim veya siyasi müdahale yapılamayacak.
İsrail’de çok sayıda hukukçu ve insan hakları örgütü, tasarının temel hukuk ilkelerini ihlal ettiğini savunuyor. İsrailli Anayasa uzmanı Prof. Mordechai Kremnitzer, yasa için “Bu idam cezası değil, hukukun siyasallaşmasıdır” diyerek uyarıda bulundu. İsrail İnsan Hakları Örgütü B’Tselem ise daha sert bir açıklama yaptı:
“Bu yasa, esir alınan Filistinlilerin yaşam hakkını ortadan kaldırmakla kalmıyor; intikamcı bir devlet aklını yasallaştırmaya çalışıyor.”
Kamuoyu araştırmalarına göre İsrail toplumunda bu yasaya ilişkin görüşler keskin şekilde bölünmüş durumda:
Sağcı-milliyetçi blok (Likud, Ben Gvir’in Otzma Yehudit Partisi destekçileri) tasarıyı “gecikmiş bir güvenlik önlemi” olarak görüyor.
Sol ve merkez partiler, tasarının “İsrail’i demokratik kimliğinden uzaklaştıracağını” savunuyor.
Arap asıllı İsrail vatandaşları, bu yasanın yalnızca Filistinlilere uygulanacak bir “etnik hukuk” olduğunu belirtiyor.
İsrail hukuk camiasında bilinen isimlerinden Eski Başsavcı Michael Ben-Yair ise Knesset’e gönderdiği açıklamada şöyle dedi:
“Bu yasanın hedefi adalet değil, Filistinlilere karşı kurumsal bir korku ve intikam politikasını resmileştirmektir.”
Siyasi analistler, Başbakan Netanyahu’nun bu yasa üzerinden sağcı koalisyon ortaklarını memnun etmeye çalıştığı görüşünde birleşiyor. Çünkü:
İsrail iç siyasetinde hükümete olan güven, savaşın uzaması ve artan protestolar nedeniyle geriliyor.
Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, uzun süredir idam yasasını koalisyon şartı olarak dayatıyor.
Netanyahu bu yasayı destekleyerek hem koalisyonu korumak hem de savaşın sorumluluğunu gündemden düşürmekle suçlanıyor.
Henüz resmi açıklamalar sınırlı olsa da uluslararası hukuk çevrelerinde ciddi kaygılar dile getiriliyor:
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, bu kararın “savaş suçu işlenmesini kolaylaştırabileceğini” ifade etti.
AB diplomatları, idamın yeniden uygulanmasının İsrail’le yapılacak her türlü siyasi yakınlaşmayı zora sokacağını söylüyor.
Filistin Yönetimi ise “Bu yasa, işgal altındaki halkı sindirmeye yönelik siyasi bir şiddet aracıdır” açıklamasını yaptı.
İsrail tarihinin yalnızca iki idam kararı bulunuyor: biri 1962’de Nazi Adolf Eichmann, diğeri ise askeri bir mahkeme kararıyla uygulanmıştı. Şimdi ise bu yöntem, işgal altındaki bir halkın bireylerine karşı yeniden gündeme getiriliyor.
Tasarı yasalaşırsa, bu yalnızca bir ceza hukuku düzenlemesi olmayacak; aynı zamanda İsrail’in hukuk devleti kimliği, işgal pratikleri ve uluslararası meşruiyeti açısından geri dönüşü olmayan bir dönüm noktası olarak kayda geçecek.