İngiltere sokaklarında rastlanan tuğlayla örülmüş pencereler, ilk bakışta mimari bir detay gibi görünebilir. Ancak bu görüntünün arkasında 17. yüzyıla dayanan ilginç bir vergi uygulaması yatıyor.
1696’da Kral III. William döneminde yürürlüğe giren “pencere vergisi”, evlerdeki pencere sayısına göre belirleniyordu. Amaç, dönemin ekonomik sıkıntılarını gidermek ve özellikle madeni paralardaki değer kaybını dengelemekti. Teoride yalnızca 10’dan fazla penceresi olan varlıklı ev sahipleri hedef alınsa da, uygulamada her sınıfı etkiledi.
Tanımın belirsizliği nedeniyle duvardaki küçük ızgaralar bile vergiye tabi tutuldu. Büyük şehirlerde apartmanlar tek hane sayıldığı için işçi sınıfı da yüksek vergi ödemek zorunda kaldı. Ev sahiplerinin bir kısmı vergiyi kiracılara yansıtırken, bir kısmı ise pencereleri tuğlayla kapatmayı tercih etti. Bu nedenle 18. yüzyıldan kalma birçok binada hâlâ kapatılmış pencereler görülebiliyor.
1766’da düzenleme daha da sıkılaştırıldı ve 7 pencereye kadar vergilendirme kapsamına alındı. Bu dönemde 7 pencereli evlerin sayısı hızla düştü. Halk arasında kapatılan bu pencereler, verginin savunucularından William Pitt the Younger’a atfen “Pitt’s Pictures” olarak anıldı.
Vergi, evleri karanlık ve havasız hale getirerek tifo, kolera ve çiçek hastalığı gibi salgınların yayılmasına yol açtı. 1845’te Sunderland’deki sağlık yetkilileri, pencerelerin kapatılmasının ölüm oranlarını artırdığına dair rapor yayımladı.
Artan tepkilerin ardından pencere vergisi 1851’de tamamen kaldırıldı. Böylece İngiltere’de ev sahipleri yeniden pencerelerini açabildi ve tuğlalarla kapatılan açıklıklar tarihten kalan bir iz olarak günümüze ulaştı.