
Yıl 2016… Tarih yaprakları 6 Şubat’ı gösteriyordu. İstanbul, o yıl sert bir kış geçiriyordu. Aralık ayının son günlerinde başlayan soğuk hava, ocak ayında etkili olan kar yağışlarıyla birlikte kent genelinde hayatı zorlaştırmıştı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün telsizlerinde gün boyunca trafik kazalarına ilişkin anonslar geçiliyordu. Öğle saatlerine doğru Haber Merkezi’ne düşen bir ihbar ise tüm ekiplerin dikkatini bu kez farklı bir adrese çevirdi. “Merkez 45-30… Şişli Cumhuriyet Caddesi’ndeki adrese bir ekip ivedi olarak gitsin.” 45-30 kodu, Cinayet Büro Amirliği’nin nöbetçi ekibine aitti. Anonsun ardından nöbetçi ekipten hemen karşılık verildi.
Polis teşkilatında “B Bölgesi” olarak adlandırılan Şişli’deki adrese, Cinayet Masası’ndan sorumlu ekip hızla sevk edildi. Bu çağrının ardından Haber Merkezi, ilçe ekipleriyle birlikte Olay Yeri İnceleme ekiplerini de aynı noktaya yönlendirdi. Adrese ulaşan cinayet dedektifleri, dubleks bir evin önünde çevre güvenliği alınmış resmi polis ekipleriyle karşılaştı. İlk izlenimler, olayın sıradan bir ihbar olmadığını ve bir cinayet vakasına işaret ettiğini gösteriyordu.
Domuz Bağı Cinayeti: Temizlikçi Kadının İhaneti ve 72 Saatlik Takip
İstanbul’u sarsan ve emekli polis memuru Yeşim Hıdıroğlu Aytepe’nin hafızasına kazınan o korkunç olay, sıradan bir hırsızlık gibi görünse de arkasında soğukkanlı bir plan barındırıyordu. İşte yaşlı bir çiftin hayatını karartan vahşetin perde arkası ve polisin nefes kesen operasyonu.
Olay, yaşlı bir çiftin evine giden temizlik görevlisinin kapıda kalmasıyla başladı. İçeriden ses gelmemesi ve telefonların cevapsız kalması üzerine durumdan şüphelenen kadın, durumu hemen polise bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, kapıyı çilingir yardımıyla açtıklarında kan donduran bir manzarayla karşılaştı: Yaşlı çift, domuz bağı yöntemiyle bağlanmıştı.
Yapılan ilk incelemelerde, yaşlı adamın nefessiz kalarak hayatını kaybettiği, eşinin ise ağır yaralı olduğu belirlendi. Evin giriş kapısında herhangi bir zorlama olmaması, saldırganların içeriye tanıdık biri vasıtasıyla girdiğini ya da anahtar kullandığını gösteriyordu. Evden çalınan değerli eşyalar ilk bakışta “hırsızlık” şüphesini doğursa da, uygulanan vahşi yöntem dedektifleri profesyonel bir suç şebekesine yönlendirdi.
Cinayet Büro Amirliği ekipleri, çiftin yakın çevresini mercek altına aldı. Odak noktası ise evde dönüşümlü çalışan iki temizlikçiydi. İhbarı yapan kadın dışındaki diğer hizmetçinin yabancı uyruklu olması ve olaydan sonra ortadan kaybolması, dedektiflerin şüphelerini haklı çıkardı.
Bölgedeki güvenlik kameralarını saniye saniye inceleyen polis, olay saatinde binadan ayrılan şüpheli bir aracı tespit etti. Aracın kiralık olduğu ve Kumkapı’daki bir adrese gittiği saptandı. Bu adres, şüpheli hizmetçi kadına aitti. Artık faillerin kimlikleri netleşmişti; ancak şüpheliler çoktan İstanbul’u terk etmişti.
Şüphelilerin Gürcistan üzerinden Rusya’ya kaçmayı planladığını öngören Cinayet Büro ekipleri, rotayı Trabzon’a çevirdi. Sarp Sınır Kapısı’na ulaşmadan önce düzenlenen eş zamanlı operasyonla, 5’i kadın toplam 8 kişi kıskıvrak yakalandı. Şüphelilerin üzerinden yaşlı çiftten çalınan 20 bin dolar ve bir kol saati çıktı.
Mahkemeye çıkarılan sanıklar, amaçlarının öldürmek olmadığını, sadece hırsızlık için eve girdiklerini iddia etti. Ancak mahkeme heyeti bu savunmayı kabul etmedi. 3 sanığa müebbet hapis cezasının yanı sıra, kasten öldürmeye teşebbüs ve yağma suçlarından toplam 25 yıl 3 ay hapis cezası verildi. İstanbul Cinayet Büro’nun titiz çalışması sayesinde, bu vahşi cinayet 3 gün içinde tamamen aydınlatıldı.