Günde 3-4 fincan kahve yaşınızı 5 yıl geri mi alıyor? Yeni araştırma şaşırttı

Günde 3-4 fincan kahve yaşınızı 5 yıl geri mi alıyor? Yeni araştırma şaşırttı
Yayınlama: 21.12.2025 14:02
Düzenleme: 22.12.2025 07:23
A+
A-

Dünya genelinde en yaygın tüketilen içeceklerden biri olan kahve, bu kez alışılmış faydalarının ötesinde dikkat çekici bir bilimsel bulguyla gündeme geldi. Yeni bir araştırma, düzenli kahve tüketiminin ağır ruhsal hastalıklara sahip bireylerde biyolojik yaşlanmayla ilişkili bazı süreçleri yavaşlatabileceğine işaret ediyor.

İnsan vücudundaki hücreler, yaşlanma sürecini biyolojik düzeyde kaydeden çeşitli göstergeler taşır. Bunların başında, kromozomların uçlarında yer alan ve her hücre bölünmesinde biraz daha kısalan telomerler gelir. Telomer uzunluğu, biyolojik yaşın belirlenmesinde en önemli ölçütlerden biri olarak kabul ediliyor.

Şizofreni, bipolar bozukluk ve psikotik depresyon gibi ağır ruhsal hastalıkları bulunan bireylerde telomerlerin, sağlıklı bireylere kıyasla daha hızlı kısaldığı biliniyor. Bu durum, söz konusu kişilerin biyolojik yaşlarının takvim yaşlarından 10 ila 15 yıl daha ileri olmasına neden olabiliyor.

NORVEÇ’TEN DİKKAT ÇEKEN BULGULAR

Norveç’te 436 yetişkinin katılımıyla yürütülen çalışmada, kahve tüketimi ile telomer uzunluğu arasındaki ilişki mercek altına alındı. Elde edilen veriler, araştırmacıları şaşırtan bir tablo ortaya koydu. Kahve tüketimi arttıkça telomer uzunluğu da belirli bir seviyeye kadar uzuyor, ancak bu etki sınırsız sürmüyordu.

Araştırmaya göre günde üç ila dört fincan kahve tüketen bireylerde telomer uzunluğu en yüksek düzeye ulaştı. Bu miktarın aşılmasıyla birlikte telomerlerin yeniden kısalmaya başladığı gözlemlendi. Bilim insanları bu durumu, “ters J eğrisi” olarak tanımlanan ilişki modeliyle açıkladı.

AŞIRI KAHVE TÜKETİMİNE DİKKAT

Çalışma, kahvenin olası yararlarının yanı sıra aşırı tüketimin risklerine de dikkat çekiyor. Günde dört fincanın üzerine çıkıldığında, telomerler üzerindeki olumlu etkinin tersine döndüğü saptandı. Bu durum, yüksek kafein alımının uyku sorunları, artan stres tepkisi ve vücut üzerindeki fizyolojik yük gibi bilinen etkileriyle örtüşüyor.

Uzmanlar, ağır ruhsal hastalığı olan bireylerin genel nüfusa kıyasla daha fazla kahve tüketme eğiliminde olduğuna dikkat çekerek, “ne kadar çok kahve, o kadar fayda” anlayışının bu grup için geçerli olmadığını vurguluyor.

ETKİ MEKANİZMASI HÂLÂ NET DEĞİL

Araştırmanın bazı sınırlılıkları da bulunuyor. Kahve tüketim miktarı katılımcıların beyanlarına dayanıyor; kahvenin türü, demleme şekli, fincan boyutu ya da diğer kafein kaynakları ayrıntılı biçimde değerlendirilmiş değil. Ayrıca kahvenin telomerler üzerindeki etkisinin hangi biyokimyasal mekanizmalarla gerçekleştiği henüz tam olarak bilinmiyor.

Uzmanlar, kahvenin güçlü antioksidan ve antiinflamatuar özelliklere sahip yüzlerce biyoaktif bileşik içerdiğini hatırlatıyor. Ancak bu bileşiklerden hangisinin, hangi dozda ve hangi koşullarda etkili olduğu konusunda daha fazla bilimsel veriye ihtiyaç olduğu belirtiliyor.

YAŞAM BEKLENTİSİ FARKI AZALABİLİR Mİ?

Kahve, uzun süredir kalp-damar sağlığı, metabolik hastalıklar ve genel ölüm riskleriyle ilişkilendirilen bir içecek olarak biliniyor. Bu yeni bulgular, ağır ruhsal hastalıklarla bağlantılı yaşam beklentisi farkının azaltılmasında kahvenin dolaylı bir rol oynayıp oynayamayacağı sorusunu da gündeme taşıyor.

Araştırmacılar ise şimdilik temkinli. Bulgular dikkat çekici olsa da, kahvenin biyolojik yaşlanma üzerindeki gerçek etkisinin netleşmesi için uzun vadeli, kontrollü ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.