Uzmanlar, kış aylarında salgına dönüşen gribin, özellikle kalp hastaları için çok tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Kalp krizi geçiren hastaların bir bölümünde kriz öncesi geçirilmiş bir gribal enfeksiyon tespit edildiği belirtiliyor.
Dolayısıyla özellikle başta kalp-damar olmak üzere kronik hastalığı bulunanların gribe karşı önlem almaları gerektiğinin altını çizen İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, önemli uyarılarda bulundu…
Kış aylarında yaygınlaşan grip, viral bir hastalıktır. Grip virüsünün ise A, B ve C olmak üzere 3 ana tipi; çok sayıda alt tipi mevcuttur. A ve B tipleri gribe neden olur.
Gripte titreme, yüksek ateş, kuru öksürük, kas ve eklem ağrıları, kulak ağrısı, bazen burun akıntısı, boğaz ağrısı, ishal, bulantı, kusma gibi şikâyetler ortaya çıkar.
65 yaş üzerindeki kişiler, bakım ve huzur evlerinde kalanlar, kronik hastalığı olanlar (KOAH, astım, kalp yetmezliği, nörolojik hastalık, böbrek hastalığı, kanser tedavisi görenler, diyabet hastaları) çocuklar ve hamileler; sağlık personeli riskli gruplardır.
Gribe yol açan influenza virüsleri sık sık kılık değiştirdikleri için tam bağışıklık sağlanamayan bir enfeksiyon hastalığıdır. Her yıl bütün dünyada 10-20 kişiden birini etkiler, özellikle risk gruplarında yüksek ölüm oranına neden olur.
Grip zatürre, beyin iltihabı, beyin zarı iltihabı, kalp kası iltihabı, orta kulak iltihabı, akut bronşite neden olarak hayati tehlike yaratır. Grip salgını olduğu dönemlerde kalp krizi ve felç riski de artmaktadır.
Özellikle risk gruplarının; sonbaharda mutlaka aşılanması gerekir. Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Derneği, Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi gibi kuruluşların önerileri bu şekildedir.
Mevsimsel değişiklikler olduğu için grip mevsiminin hemen başında, gribe yakalanmadan aşı olunması tavsiye edilir. Grip salgını günümüzde daha geç başladığı ve mayıs sonlarına kadar devam ettiği için ekim sonu, aralık başı aşılama için idealdir. Aşı yapıldıktan 10-20 gün sonra bağışıklık sağlanmış olur. Aşının koruyucu etkisi ise 6 ay kadar devam eder.
Antibiyotik gribal enfeksiyonlarda asla kullanılmamalıdır. Herhangi bir nedenle antibiyotik kullanılması bağırsak florasını bozarak enfeksiyonlara eğilimi artırır. Bitki çaylarının, C vitamininin ve diğer özel besinlerin herhangi bir olumlu etkisi söz konusu değildir.
Bağışıklık sistemini takviye etmek için organik, taze sebze ve meyveleri bol tüketmek, öğün atlamamak önemlidir. Mevsim dışı sebze ve meyve tüketilmemelidir. Bu tür kalitesiz besinlerde var olan tarım ilaçları ve hormonlar bağışıklık sistemini bozar. Uyku ve düzenli spor yapmak da koruyucu etkiye sahiptir.
Aşı dışında hijyen koşullara da dikkat edilmesi gerekir.
Gripli kişi mutlaka evde istirahat etmelidir. Öksürme ve hapşırma esnasında ağız ve burun kağıt mendille kapatılmalı ve mendil çöp kutusuna atılmalıdır.
Gripli kişilerden mümkün olduğunca uzak durulmalı, aynı ortam paylaşılıyorsa maske takılmalı ve eller sık sık sabunlu su ile yıkanmalıdır. Grip virüsünün yayılmasını önlemek için masa, kapı kolları, mutfak tezgahları, oyuncaklar gibi yüzeyler deterjanla silinmeli, bulunulan ortam havalandırılmalıdır. Hasta kişilere ait çarşaf, çamaşır, havlu, çatal, bıçak, bardak gibi nesnelerle temas edilmemelidir. Grip mevsiminde kalabalıklardan kaçınmak, alkol ve sigara kullanmamak gerekir.
Grip aşısı yüzde 70-90 oranında koruyucudur.
Yüzde 100 koruma söz konusu değildir. 65 yaş üzerinde kişilerin bağışıklık sistemi tam çalışmadığı için aşıya yanıt yavaş ve daha az orandadır. Buna rağmen
65 yaş üzerinde aşının çok etkili olduğu ve ölüm oranının belirgin derecede azalttığı bilinmektedir.
Ateşli hastalığı olanlar, yumurta alerjisi olanlar, 6 aydan küçük bebeklere bu aşı önerilmemektedir.
Aşıda fenol, formaldehit, alüminyum, streptomisin ve tiyomersol gibi bileşikler bulunabilir. Özellikle tiyomersol, aşıyı diğer bakteriler ve mikroorganizmalardan koruyucu eser cıva içerikli bir koruyucu maddedir. Bu bileşik sıklıkla suçlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF aşıların yararlı olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığı, spekülatif iddialara bağlı kaygıların aşılama programlarını aksatmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Gebelerde grip daha ağır seyreder. Gebeliğin son 3 ayı ve doğum sonrası ilk ay en riskli dönemdir.
Gebelik esnasında grip geçirmek erken doğuma, düşüğe ve bebekte bazı doğumsal anomalilere yol açabilir. Gebelik planlayan, gebe ve lohusa kadınların hepsi grip mevsiminden önce mutlaka aşılanmalıdır.