Washington’da iki Ulusal Muhafız askeri silahlı saldırıda ağır yaralandı. Trump olayı terör eylemi olarak niteledi, başkente 500 ek asker gönderiliyor.
ABD’nin başkenti Washington’da görev yapan iki Ulusal Muhafız askerine yönelik silahlı saldırı, ülkede büyük yankı uyandırdı. Beyaz Saray’a yürüme mesafesinde gerçekleşen saldırının ardından ABD Başkanı Donald Trump, olayı “terör eylemi” olarak nitelendirdi. Trump’ın talimatıyla başkente 500 ek Ulusal Muhafız askeri gönderileceği açıklandı. Yetkililer, saldırganın Afgan uyruklu olduğunu ve 2021 yılında ABD’ye geldiğini duyurdu. Yaralı askerlerin hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi.
Saldırı, güvenlik önlemlerinin zaten en üst düzeyde olduğu Washington’da, kamuoyunda yeni bir güvenlik tartışmasını da beraberinde getirdi. Olay, hem göç politikalarını hem de Ulusal Muhafızların başkentteki varlığını yeniden gündemin merkezine taşıdı.
Yerel polisin verdiği bilgilere göre saldırı, Farragut West metro istasyonu yakınlarında, saat 14.15 sularında meydana geldi. Yüksek görünürlüklü devriye görevi yürüten iki Ulusal Muhafız askeri, bir şüphelinin pusu tarzı saldırısına uğradı. Polis Teşkilatı Şef Yardımcısı Jeffery Carroll, saldırganın köşeden çıkarak silahını doğrulttuğunu ve askerlere ateş açtığını açıkladı.
Olay sırasında yaralanan iki askerin kritik durumda olduğu, yerel polisin olaydan yaklaşık iki buçuk saat sonra düzenlediği basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı. Saldırganın olay yerindeki diğer Ulusal Muhafız mensupları tarafından etkisiz hâle getirildiği, yaralı olarak tutuklandığı ve hastaneye sevk edildiği bildirildi. Yetkililer, şu aşamada başka bir şüpheli olduğuna dair herhangi bir bulgu bulunmadığını vurguladı.
Florida’nın Palm Beach kentinden kısa bir video mesajla ulusa seslenen Başkan Trump, saldırıya ilişkin son derece sert ifadeler kullandı. Trump, “Washington DC’de görev yapan iki Ulusal Muhafız üyesi, Beyaz Saray’ın birkaç adım ötesinde canavarca bir pusu tarzı saldırıyla yakından vuruldu” dedi.
Saldırıyı yalnızca ABD’ye değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendiren Trump, “Bu iğrenç saldırı bir kötülük eylemi, nefret eylemi ve terör eylemidir. Bu, bütün ulusumuza karşı işlenmiş bir suç ve aynı zamanda insanlığa karşı bir suçtur” ifadelerini kullandı. Trump’ın bu sözleri kamuoyunda geniş yankı bulurken, hukuk çevrelerinde “insanlığa karşı suç” tanımının kapsamı da yeniden tartışılmaya başlandı.
Roma Statüsü’ne göre insanlığa karşı suçlar; sivillere yönelik yaygın veya sistematik saldırılar kapsamında cinayet, sürgün, köleleştirme gibi ağır fiilleri kapsıyor. Hukukçular, münferit saldırıların bu kapsama girip girmediğinin yargı mercilerince değerlendirileceğine dikkat çekiyor.

terör saldırısında yaralı veya ölen abd akerlerinin helikopterle taşınması
Trump, mevcut güvenilir istihbarat bilgilerine dayanarak saldırganın Afganistan’dan gelen bir yabancı uyruklu olduğunu açıkladı. Şüphelinin, 2021 yılında Joe Biden yönetimi döneminde ABD’ye kabul edildiğini öne süren Trump, Afganistan için “dünyadaki cehennem” ifadesini kullandı.
NBC News’ün şüphelinin bir akrabasına dayandırdığı haberine göre saldırganın, 29 yaşındaki Rahmanullah Lakanwal olduğu belirtildi. Lakanwal’ın, Eylül 2021’de ABD’ye geldiği ve ABD Özel Kuvvetleri ile birlikte Afgan ordusunda yaklaşık 10 yıl görev yaptığı ileri sürüldü.
ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem ise şüphelinin adını açıklamadan yaptığı değerlendirmede, saldırganın “Operation Allies Welcome” kapsamında ABD’ye alınan ve yeterli güvenlik taramasından geçirilmediği iddia edilen kişilerden biri olduğunu söyledi.
Saldırının ardından ABD göçmenlik politikalarında da önemli bir adım atıldı. ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri (USCIS), Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Afgan vatandaşlarından gelen tüm göçmenlik başvurularının geçici olarak durdurulduğunu duyurdu.
Trump, Biden döneminde Afganistan’dan ABD’ye gelen tüm göçmenlerin yeniden güvenlik incelemesinden geçirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Ülkemize ait olmayan veya ülkemize fayda sağlamayan herhangi bir yabancının sınır dışı edilmesi için gerekli tüm önlemleri almalıyız” dedi. Bu açıklama, ABD’de göçmenlik tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Olaydan sonra yapılan ilk açıklamalarda, Batı Virginia Valisi Patrick Morrisey, sosyal medya üzerinden iki askerin “hayatını kaybettiğini” duyurdu. Ancak kısa süre sonra bu bilginin yanlış olduğu ortaya çıktı. Yaklaşık yarım saat sonra “çelişkili raporlar” aldığını belirten Morrisey, askerlerin durumunun ağır olduğunu açıkladı.
Daha sonra düzenlenen basın toplantısında Kash Patel ve Muriel Bowser, iki askerin hayatta olduğunu ancak sağlık durumlarının kritik seviyede bulunduğunu doğruladı. Askerlerin yoğun bakımda tedavisinin sürdüğü bildirildi.
Saldırının ardından güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarıldı. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Başkan Trump’ın talimatıyla Washington DC’ye 500 ek Ulusal Muhafız askerinin sevk edilmesi yönünde karar alındığını açıkladı. Trump da bu bilgiyi bizzat doğruladı.
Halihazırda başkentte aylardır 2 binden fazla Ulusal Muhafız askerinin görev yaptığı biliniyor. Trump, artan suç oranlarını gerekçe göstererek Ağustos ayında bu askerleri Washington’a göndermişti. Ancak resmi suç istatistikleri, başkentteki suç oranlarında Trump’ın iddia ettiği ölçüde bir artışı doğrulamıyor.
Washington DC yönetimi, askeri görevlendirmenin durdurulması için yargıya başvurmuş bulunuyor. Bir federal yargıç, Ulusal Muhafızların görevlendirilmesini yasa dışı bularak sona erdirilmesine karar verdi. Ancak mahkeme, Trump yönetiminin temyiz hakkını kullanabilmesi için kararın uygulanmasını üç hafta erteledi. Mevcut görevlendirme kararı 11 Aralık’a kadar geçerliliğini sürdürecek.
ABD Silahlı Kuvvetleri’nin bir rezerv gücü olan Ulusal Muhafızlar, normal koşullarda eyalet yönetimlerinin kontrolünde bulunuyor. Ancak olağanüstü hâl, isyan ve ulusal güvenliği ilgilendiren durumlarda ABD Başkanı doğrudan komuta yetkisini kullanabiliyor. Washington DC için ise özel düzenlemeler geçerli.