Dünyamız Çin’in devasa altın yatağı keşfinin ardından şimdi de büyük bir enerji devrimiyle gündemde.
Yaşam denildiğinde aklımıza canlı manzaralar gelse de, göz ardı edilen yeraltı ekosistemleri, sadece organik maddeleri ayrıştırmakla kalmıyor; gezegenimizin ilerlemesi için de hayati öneme sahip su ve diğer temel kaynakları barındırıyor.
Tüm dünyanın dikkati, bir süre önce doğal (jeolojik) hidrojen varlığının keşfedildiği Mali’ye çevrilmiş durumda. Burada bir grup bilim insanı, saf hidrojenin sürekli akışını tespit etti. Bu bulgu, söz konusu stratejik kaynağın Dünya’nın derinliklerinde devasa miktarlarda bulunabileceğine dair güçlü bir işaretti.
On yıllar süren sessizliğin ardından bu haber, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’ndan (USGS) Geoffrey Ellis ve Sarah Gelman gibi araştırmacılar sayesinde kesinleşti.
Yapılan son tahminler, Dünya’nın bu kaynaktan 6 trilyon tona kadarını barındırabileceğini gösteriyor. Bu inanılmaz miktar, gezegenin küresel enerji talebini tam 200 yıl boyunca karşılayabilecek potansiyele sahip.
Jeolojik hidrojen olarak da adlandırılan saf hidrojen, yer altında gerçekleşen çeşitli doğal kimyasal işlemlerle üretiliyor.
Bu süreçlerin en önemlilerinden biri, yüksek basınç ve sıcaklık altında demir açısından zengin mineraller ile suyun reaksiyona girdiği serpantinleşmedir. Bu reaksiyon, moleküler hidrojen (H₂) açığa çıkarır. Oluşan bu hidrojen gazı, yeraltı boşluklarında uzun süreler boyunca hapsolabiliyor.
Uzun yıllar boyunca, bu gazın düşük yoğunluğu nedeniyle hızla atmosfere yayıldığı varsayılmıştı. Ancak Mali ve Arnavutluk gibi bölgelerde yapılan çarpıcı keşifler, bu durumun aksini kanıtladı. Doğal hidrojen rezervuarları, geçirimsiz kaya katmanlarının altında milyonlarca yıl boyunca kapalı kalarak önemli hacimlere ulaşabiliyor. Araştırmacılar, bu olgunun sadece yerel alanlarla sınırlı olmayıp, küresel ölçekte yaygın olduğunu belirtiyor.
Ellis ve Gelman’ın araştırmasına göre, yerküre ortalama 5,6 trilyon ton doğal hidrojene ev sahipliği yapıyor. Bu devasa rezervlerin sadece %2’sinin bile iki asır boyunca küresel enerji ihtiyacını karşılamaya yeteceği tahmin ediliyor.
Ancak, bu bolluğa rağmen, hidrojenin çıkarılması önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. Rezervuarların çoğunun çok derinlerde veya ulaşılması zor uzak bölgelerde yer alması, erişimi güçleştiriyor. Ayrıca, hidrojeni doğrudan yer altından verimli bir şekilde yakalamak için özel olarak tasarlanmış teknolojiler henüz geliştirilme aşamasında.
Bu keşif, insanlığı 200 yıl boyunca enerji krizinden kurtarabilecek bir umut ışığı olarak görülüyor ve lityum ve hidrojen pillerini birleştiren projeler gibi diğer umut verici enerji çözümleri kadar heyecan uyandırıyor.
Foto: Temsili