Uruguaylı ünlü mimar Rafael Viñoly tarafından tasarlanan bina, 2014 yılında tamamlandı. 37 katlı yapı 160 metre yüksekliğinde ve üst kısmındaki dev cam cephesiyle tanınıyor.
Ancak bu kavisli yüzey, inşaattan kısa süre sonra istenmeyen bir etki yarattı: Güneş ışınlarını aşağıya yoğun şekilde yansıtarak araba aynalarını eritecek kadar güçlü bir sıcaklık oluşturdu.
Bir sürücü, 155 bin dolarlık (yaklaşık 6.5 milyon TL) Jaguar aracının aynasının ve kaportasının eridiğini fark edince bina “Walkie Scorchie (Yakan Telsiz)” lakabını da aldı. Bazı Londralılar, sokağa yumurta kırıp bu yansımada pişirdiklerini söyledi.
Uzmanlar, yansıma sıcaklığının 110°C’ye kadar çıktığını belirledi. Binanın bu “ısı silahı” etkisini durdurmak için 10 milyon sterlinlik (yaklaşık 13,7 milyon dolar) özel güneş koruma panelleri eklendi.
Bina sadece sıcaklıkla değil, rüzgâr tüneli etkisiyle de eleştirildi. 2015 yılında çevresindeki sokaklarda yürüyen insanların güçlü hava akımlarıyla dengesini kaybettiği, tabelaların devrildiği rapor edildi.
Yapının en üst üç katında yer alan Sky Garden (Gökyüzü Bahçesi), Londra’daki en yüksek halka açık bahçe olarak tanıtıldı.
35, 36 ve 37. katlarda yer alan bu bölümde restoranlar, barlar ve göz alıcı bir şehir manzarası bulunuyor. Giriş hafta içi 18.00’e kadar ücretsiz, sonrasında ise yalnızca rezervasyonlu restoran misafirlerine açık.
Walkie Talkie, 2017 yılında Hong Kong merkezli Li Kum Kee Group tarafından 1,7 milyar dolara (yaklaşık 71 milyar TL) satın alındı. Bu, o dönem İngiltere’de tek bir ofis binası için ödenen en yüksek tutar olarak kayda geçti.
Bina, Brexit sürecinde yaşanan ekonomik belirsizliklere rağmen rekor fiyatıyla dikkat çekti.
Bugün Walkie Talkie, bir dönem “Londra’nın en çirkin binası” seçilmiş olmasına rağmen turistlerin uğrak noktası hâline geldi.
Yansıyan güneşiyle arabaları eritse de, Sky Garden’daki 360 derecelik Londra manzarasıyla şehrin modern siluetinin ikonik bir parçası olmayı başardı.
