Irak’ta seçim yaklaşıyor

Irak’ta seçim yaklaşıyor
Yayınlama: 24.10.2025 10:25
A+
A-

Körfez’den Washington’a kadar tüm bölgesel gözler Bağdat’a çevrilmiş durumda: Bu seçim, değişimin mi yoksa statükonun yeniden makyajlanmasının mı sandığı olacak?

Şİİ CEPHESİ

Zamanın Daraldığı Koalisyon Arenası: Şii Blok İçinde Güç Mücadelesi ve Seçim Hesapları

Bağdat, Kerbela, Basra ve Necef gibi Şii nüfusun yoğun olduğu vilayetler şu aşamada Irak siyasetinin merkezi haline gelmiş durumda. Bu dört bölge, yaklaşık 7 milyon 500 bin seçmeni barındırarak ülke genelindeki oyların yaklaşık yüzde 35’ine tekabül ediyor, Şii partiler için yalnızca oy kaynağı değil, aynı zamanda gücün yeniden dizayn edileceği bir pazaryeri işlevi görüyor.

REKLAM

Mevcut Pazarlık Mekanizması: Kim Neyi Hedefliyor?

Irak’ta geleneksel güç paylaşımı kuralı geçerliliğini koruyor: Başbakanlık Şiilerde, cumhurbaşkanlığı Irak-Kürt bölgesinden gelen siyasetçilerde, parlamento başkanlığı ise Sünni siyasetçide. Bu üçlü paylaşım, görünürde sistemin istikrarı için bir çerçeve sunuyor ama sahada blokların sandalye hesapları açısından kıymeti büyük.

Şii bloklar yaklaşık 140 sandalye hedefi üzerinden hareket ediyor. Bu sayı, hükümet kurma sürecinde kilit konumda olabilecek “kartları” ellerinde tutma amacını yansıtıyor. Bir diğer ifadeyle: Oy kazanma yarışı değil, oy dağılımı sonrası pazarlığın kontrolü öncelikli hale gelmiş durumda.

İç Rekabet: Koordinasyon Çerçevesi ve Ötesi

Şii Koordinasyon Çerçevesi (Coordination Framework / SCF) gibi yapılar, Şii siyasette merkezi rol oynamaya devam ediyor. Ancak medyada çıkan analizler, bu bloğun içindeki farklı güçlerin — eski başbakan Nuri el‑Maliki’nin Kanun-Devleti İttifakı, İran destekli milis bağlantılı partiler, sadrcı hareketin gölgede kalışı gibi — birbirine karşı potansiyel manevralar içinde olduğunu gösteriyor.

Örneğin, Basra’daki yerel seçimlerden çıkarılan dersler, pro-İran grupların — özellikle milis bağlantılı partilerin — vilayet düzeyinde kontrolü artırma eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Bu da ulusal seçimde Şii blok içi dengelerin ne kadar kırılgan olduğunun altını çiziyor.

REKLAM

Kampanya Stratejileri ve Saha Dinamikleri

Saha gözlemleri ve uluslararası analizler, Şii blokların kampanya stratejilerinde “yerel dominans” ve “milli mesaj” arasında bir ikilem içinde olduğunu gösteriyor. Örneğin, Muhammed Şiya es‑Sudani’nin “İmar ve Kalkınma” listesi ile 12 vilayette 446 adayla yarışması, şehirleşme ve altyapı vaatleri üzerinden Şii blokun imajını tazeleme çabası olarak okunabilir.

Ancak bu kampanyaların arka planında halkta yaygın bir “umut bitmişliği” de var. Chatham House’un analizine göre, 11 Kasım’a yaklaşırken sokakta seçimlere dair heyecan yok ve değişim beklentisi de düşük. Bu, Şii blok için oy sayısından ziyade oy verenleri harekete geçirme kapasitesi anlamında bir sınav.

Öne Çıkan Vilayetler ve Politik Kodları

• Bağdat: 71 sandalyesiyle en kazançlı vilayetlerden biri. Şii blok açısından hem sembolik merkez hem de ağır rekabet sahnesi.

REKLAM

• Basra, Kerbela, Necef: Zengin petrol gelirlerine sahip yatay, aynı zamanda kutsal şehirler olarak Şii kimliği ve temsilini pekiştiriyor. Bu vilayetlerin toplam seçmen hacmi, merkezi hükümetin manevra alanını artırıyor.

Analizlerde, bu vilayetlerdeki yarışmanın yalnızca “oy kazanma” değil, “kaynak kontrolü”, “ücret sistemi”, “atama hakkı” gibi devlet aygıtına nüfuz etme kapasitesiyle ilgili olduğu vurgulanıyor. 

Reform Umudu mu, Statüko Rötuşu mu?

Batı merkezli değerlendirmeler, seçimlerin radikal bir kırılma değil, güç dengelerinin yeniden biçimleneceği bir “ayar” süreci olduğunu söylüyor.

Şii blok açısından bu şu anlama geliyor: Zaten var olan makamlar bir kez daha siyasetten kazançlı çıkmak için yarışıyor.

Rusya-Ortadoğu araştırma grupları ise bu yarışmanın arka planındaki asıl driver’ı “milislerin siyasetteki etkisi” olarak gösteriyor. Bu durum, Şii blokun yalnızca meşru siyasi aktörlerle değil, silahlı aktörlerin gölgesindeki yapılanmalarla da hesaplaşmak zorunda olduğunu gösteriyor.

REKLAM

Koalisyon Arenası ve Önümüzdeki Dönem

Şii bloklar için 11 Kasım seçimleri, yalnızca sandıkta oy kazanmakla ilgili değil — oyların arkasındaki aktörleri, kurumları ve kaynak mekanizmalarını kontrol etme mücadelesi. Bu, Şii siyasetinin hem parçalı yapısını hem devletle ilişkisini test eden bir sınav.

Eğer Şii bloklar başarırsa, yeni hükümetin kaderi daha hızlı belirlenebilir; ancak başarısız olursa, mezhepsel kırılganlıklar ve toplumun siyasete güveninin azalması uzun vadeli sonuçları beraberinde getirebilir. Ve tüm bunlar, yalnızca Irak içi bir mesele değil — bölgesel aktörler, enerji koridorları ve İran-ABD rekabeti bağlamında da ciddi bir virajı temsil ediyor.

Bu seçimde “kim başbakan olacak” sorusu kadar “kim başbakanı devralacak güce sahip olacak?” sorusu da kritik önem taşıyor. Koalisyon pazarı daralıyor. Zaman daralıyor.

SÜNNİ CEPHESİ

Sünni Cephe: Hegemonya Mücadelesi ve Yeni Sesler

REKLAM

Sünni bloğun dört ana aktörü — Taqaddum (Muhammed el-Halbusi), Azm İttifakı (Mussenna es-Samarrai), Siyade (Hamis Hancer) ve Tewafuq İttifakı (İbrahim Namis) — sahada hem işbirliği hem iktidar rekabeti içinde yer alıyor. Bu aktörlerin ön planda olduğu Sünni siyasetinde, Irak’taki en büyük sorulardan biri “temsil edilme mi, hegemonya mı?” olarak ortaya çıkıyor.

Aktörler ve rekabetin zemini

Taqaddum, 2021 parlamento seçimlerinde Sünni bloğun başat gücü olarak öne çıkmıştı. Ancak yeni analizler, Azm ve Siyade gibi ittifakların da hızla yükseldiğini ve Taqaddum’un avantajının azaldığını gösteriyor.

Azm İttifakı özellikle doğu-batı Sünni vilayetlerinde etkili olma hedefiyle hareket ediyor. Örneğin, “Batı Enbar’da toplanmaya izin vermemekle” Taqaddum’u suçlaması, yalnızca bölgesel rekabet değil, aynı zamanda “Sünni siyasetinde yönelim değişiyor mu?” sorusunu gündeme taşıyor.

Siyade listesinden Ammar el-Azavi’nin “Tek parti hegemonyasına son verilmesi gerektiğini” vurgulaması, genç ve kentleşme yönelimli seçmen havuzuna seslenmenin yanı sıra eski düzenin Sünni siyasetinde yeniden yapılanma gerektiği mesajını da veriyor.

Ancak bu sahnede hâlâ müşteri siyaseti, kaynak dağılımı ve yerel idareler üzerinden şekillenen ağlar güçlü. Bu da “yeni seslerle değişim mi var, yoksa aynı mekanizmaların farklı aktörlerle devamı mı?” sorusunu öne çıkarıyor.

REKLAM

Neden bu dört ittifak öne çıkıyor?

• Enbar ve Musul gibi vilayetlerde sandalye sayısının kısıtlı olması rekabeti kızıştırıyor: her sandalye siyasi pazarlamada önemli bir hale geliyor.

• Sünni seçmen tabanında “temsil kalitesi”, “yenilikçi siyaset” ve “genç seçmenle bağ” gibi yeni beklentiler öne çıkarken, bu beklentilerin karşılanması eski güç odaklarını rahatsız ediyor.

• Arapça yayımlanan analizlerde, Sünni kuruluşların “tek blok halinde” hareket edememesi, Şii blokların pazarlık gücünü artırdığına dikkat çekiliyor.

• Bölgesel ve uluslararası aktörler de Sünni blokun parçalanmış yapısını fırsat olarak değerlendiriyor. Örneğin, MERI’nin raporunda Azm İttifakı’nın “sözcü düzeyinde Sünni sorularını gündeme taşıma kapasitesi”ne vurgu var.

REKLAM

Gölgede kalan ama belirleyici temalar

• Kimlik ve temsil krizi: Sünni siyasetinin 2003 sonrası dönemde yaşadığı “temsil edilmediğini hissetme” durumu hâlâ önemli. Carnegie Endowment’ın bir analizine göre, Sünniler uzun süre iktidar dışında kalmış elit yapıyla başa çıkamamış durumda.

• Hegemonya mücadelesi: Taqaddum-Azm-Siyade üçgeninde sadece oy kapma yarışı değil, “kim Sünni siyasetinin ana sesi olacak?” sorusu da yatıyor.

• Yenilenme beklentisi vs. eski kadrolar: Genç ve kentleşen Sünni seçmen talep değişikliğini beraberinde getirirken, siyasal yapı bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor.

• Yerel kaynaklar ve yönetim meselesi: Yerel idarelerde kaynak kontrolü, imar ve kamu hizmetleri üzerinden şekillenen siyaset, bu bloklar için hâlâ merkezi bir mesele. Arap medyasındaki değerlendirmeler, buradaki tıkanıklığın “temsil algısı” açısından belirleyici olduğunu söylüyor.

REKLAM

Bölgesel yansıma ve geleceğe bakış

Sünni blokların kendi içindeki parçalanma, yalnızca Irak içi bir mesele değil; İran-ABD rekabeti ve bölgesel güvenlik dinamikleriyle de bağlantılı. Örneğin, Azm İttifakı lideri Mussenna es-Samarrai’nin “temsil krizi” ve devlet-milis ilişkileri üzerine yaptığı uyarılar, bölgesel aktörler tarafından dikkatle izleniyor.

Bu durum, seçim yaklaşırken Sünni blokun “hedef-kitle” değişimiyle yüzleştiğini ve eski reflekslerin artık yeterli olmayabileceğini gösteriyor.

“Hegemonya mı, temsil mi?”

Sünni siyasetinde önümüzdeki süreç şu başlıklar etrafında şekillenecek:

• Hangi ittifak en çok sandalye çıkaracak?

• Hangi yapı genç seçmenin, kentleşme eğiliminin desteğini kazanabilecek?

• Hangi aktör “temsil kalitesi” imajıyla öne çıkabilecek?

REKLAM

• Son olarak, hangi yapı Sünni bloğu yekvücut hareket ettirebilecek koalisyonu inşa edebilecek?

Bu soruların yanıtı, 11 Kasım’daki seçimlerin ruhunu değil, sonraki hükümetin hangi dinamiklerle şekilleneceğini de belirleyecek. Bir kez daha öne çıkıyor ki: Sünni blokta hegemonya mücadelesi sürdükçe, “temsil” iddiası ancak güçlü bir yenilenmeyle anlam kazanacak.

KÜRT CEPHESİ

Irak-Kürt Bölgesi: Sessiz Stratejinin Sınırları, Örgütlü Reformun İmtihanı

Irak-Kürt bölgesinde seçim ihlallerinin görece düşük seyretmesi, Bağdat merkezli alanlara kıyasla daha düzenli bir kampanya atmosferi izlenimi veriyor. Fakat bu “sükûnet”, siyasal kapasite ve pazarlık gücü açısından zorlu bir dosyayı gizliyor:

Kerkük, Musul, Selahaddin ve Diyala gibi tartışmalı vilayetlerde temsil sahası koruma-genişletme hedefi, Şii-Sünni rekabetinin gölgesinde yürütülüyor; her sandalye, Bağdat’la kurulacak koalisyon matematiğinde kaldıraç değeri taşıyor. ECFR’nin not ettiği gibi özellikle Kerkük hattı, dış aktörlerin de ilgisini çeken kırılgan bir fay hattı; küçük yerel gerilimler hızla bölgesel yansımalar üretebiliyor.

REKLAM

Parçalanan “tek çatı”: Barzani–Talabani rekabetinin güncel haritası

Bir zamanlar Kürdistan İttifakı çatısı altında “tek liste” halinde merkez siyasette belirleyici etki yaratan Irak-Kürt bölgesi partileri, bugün seçimlere ayrı bayraklarla giriyor. Chatham House, 2025 yarışını anlatırken “birlikten ayrıksılığa” geçişi açık biçimde not ediyor: KDP (Barzani), KYB (Talabani) ve küçük hareketler artık sahada ayrı kulvarlarda, geçmişteki ortak liste konsolidasyonundan uzakta.

Bu ayrışmanın yakın dönem izdüşümü net: KDP ve KYB, Kasım 2025 federal seçimlerine ayrı ayrı gireceklerini duyurdu; bölge hükümetinin tamamlanmasına dönük pazarlıklar ise ayrı bir kulvarda sürüyor. Aynı anda “parlamentoyu çalıştırma” ve kurumsal tıkanıklığı giderme başlıklarında yakınlaşma işaretleri verilse de, bu adımların seçim ittifakına dönüşmesi şimdilik beklenmiyor.

REKLAM

Bu tablo, Celal Talabani’nin hayatta olduğu dönemde kurulan çapraz ittifaklarla kıyaslandığında belirgin bir kırılma. O yıllarda KDP-KYB arası rekabet, çoğu kez Bağdat’la pazarlıkta “ortak artı değer” üreten bir birlik zeminine dönüşebiliyordu; bugün ise iç rekabet, Bağdat masasında Kürt pazarlık gücünü dilimleyen bir değişkene evriliyor.

ECFR ve Chatham House’un son değerlendirmeleri, “Cumhurbaşkanlığı geleneğinin Kürtlerde olmasına rağmen, adaylık ve sandalye paylaşımında uzlaşamayan bir Kürt siyasetinin” Bağdat denklemini kilitleyebildiğini vurguluyor.

Seçim stratejisi: “Bağdat’a daha güçlü bir Irak-Kürt bölgesi” mi, ayrı yürüyüp birlikte kazanmak mı?

Hem KDP’den hem KYB’den “Bağdat’ta daha güçlü temsil” mesajları yükseliyor. KYB lideri Bafel Talabani, Süleymaniye mitinginde kampanyayı “Bağdat’ta daha güçlü bir Irak-Kürt bölgesi” söylemiyle açtı; asıl hedefin, parçalı listeye rağmen merkezde toplu ağırlık yaratmak olduğunu işaret etti.

KDP kanadı ise Şakawan Abdullah gibi üst düzey isimler üzerinden “Kürt birliği ve yüksek katılım” çağrısını öne çıkarıyor; bölünmenin Bağdat’ta temsil gücünü zayıflatacağı uyarısı yapılıyor.

Sahadaki mikro-olaylar da kırılganlığı gösteriyor: Şengal’de bir KDP’li Ezidi adayın ofisinin kundaklanması gibi vakalar, tartışmalı bölgelerde seçim güvenliğinin ve yerel ağların rolünü yeniden gündeme taşıdı. Diyala’da yerinden edilmiş Kürt seçmenin “siyasi sesi geri alma” motivasyonuyla sandığa dönme çağrıları, bu çevrimde sembolik önem taşıyor.

REKLAM

Öte yandan KDP’nin yürütme kurulu tepe isimlerinden Fazıl Mirani, Irak seçim mimarisinin “Kürtleri yapısal olarak dezavantajlı kıldığı” eleştirisini dillendirerek, seçim sonrası pazarlıkların dahi asimetrik zeminde yapılacağını ima ediyor. Bu söylem, ayrı listeyle yarışıp sonrasında Bağdat’ta maksimum fayda için birleşik pazarlık fikrini besliyor.

İç kırılganlıklar: KYB içi gerilimler ve muhalefetin konumu

Ağustos 2025’te KYB iç güvenlik kanadı etrafında patlayan kriz, partinin kendi içinde dahi silahlı gerilimin gölgesinden çıkamadığını hatırlattı; Al-Monitor bunu 2003 sonrası Irak-Kürt bölgesindeki en ciddi iç-içi çekişmelerden biri olarak niteledi. Bu tür sarsıntılar, KYB’nin saha örgütlenmesi ve Bağdat’la pazarlık kapasitesinde dalgalanmalar yaratabiliyor.

Muhalefet cephesinde ise 2025 başında birlik arayışları gündeme geldi; fakat federal seçim yaklaşırken muhalefetin “tek çatı” olasılığı sınırlı kaldı. Bu, KDP-KYB ikilisinin karşısında güçlü bir üçüncü sütunun doğmasını zorlaştırıyor.

MERI’nin (Erbil) uzun dönemli okumaları, Irak-Kürt bölgesinde devletleşme kapasitesinin parçalı yapıdan olumsuz etkilendiğini, kurumsallaşma ve iyi yönetişim başlıklarında ortak siyasi iradenin zayıf kaldığını vurguluyor. Bağdat-Erbil dosyalarının, bütçe, petrol, sınır kapıları ve güvenlik, yönetimi için iç birlik şart; aksi halde “parçalanma maliyeti” Bağdat masasına doğrudan yansıyor.

REKLAM

Tartışmalı vilayetlerde “sandalye ekonomi-politiği”: Kerkük, Musul, Selahaddin, Diyala

Kerkük ve Diyala’da tek bir sandalye bile koalisyon mühendisliği için belirleyici olabiliyor. ECFR’nin uyardığı üzere, Kerkük hattındaki her anlık gerilim Türkiye-İran duyarlılıklarını tetikleyerek yerel bir tartışmayı bölgesel güvenlik dosyasına dönüştürebilir. Bu nedenle Irak-Kürt bölgesi partileri, bu vilayetlerde çatışmasız kampanya ve yüksek katılım kombinasyonunu kurmak zorunda.

Musul ve Selahaddin’de ise Kürt listeler, Sünni çoğunlukla rekabet temasını fazla sertleştirmeden, “idari hizmet, yerinden edilmişlerin dönüşü, il bazlı yatırım” gibi pragmatik vaatlerle alan açmaya çalışıyor. Bu “düşük gerilim-yüksek fayda” yaklaşımı, seçim sonrası Bağdat’ta Sünni blokla işbirliği kapısını aralık tutmayı hedefliyor.

Sandık dinamiği: Katılım, genç seçmen ve “dijital kampanya”

REKLAM

Chatham House’un 2025 çerçevesi, bu seçimlerin kaderini belirleyecek asli değişkenin katılım oranı olduğunu hatırlatıyor. Irak-Kürt bölgesi açısından bu uyarı iki kat anlamlı: katılım düştükçe hem iç meşruiyet tartışması büyüyor hem de Bağdat’ta toplam Kürt pazarlık ağırlığı azalıyor.

Bölgede en çok izlenen iki haber kanalı Rudaw ve Kurdistan24’ün saha haberleri, hem KDP hem KYB’nin “yüksek katılım” ve “birlik söylemi”ni öne çektiğini; özellikle genç seçmene sosyal medya üzerinden agresif bir kampanya yürütüldüğünü gösteriyor. KDP’nin 2024’teki özel oy trendinde öne geçtiğini hatırlatan haberler, örgütlü seçmen mobilizasyonunun önemini de anımsatıyor.

Bağdat’la yeni sayfa mı, eski defterlerin devamı mı?

MERI’nin Erbil-Bağdat ilişkileri çalışmaları, 20 yılın bilançosunu “güç dengesi Bağdat lehine değişti; Irak-Kürt bölgesinin manevra alanı daraldı” cümlesiyle özetliyor. Bu denklemde ayrı listeyle yarışan KDP ve KYB’nin, seçim sonrası ortak bir minimum program üretmesi kritik: bütçe-maaş akışları, petrol ihracı, sınır kapıları, güvenlik koordinasyonu ve tartışmalı bölgeler dosyası, her biri tek başına kırılganlık üreten başlıklar.

Chatham House’un “seçim statükoyu mı rötuşlar, yoksa güç paylaşımını yeniden kalibre eder mi?” sorusu, Irak-Kürt bölgesi için şöyle tercüme edilebilir: Ayrı yürümek mi, birlikte kazanmak mı? Seçim gecesi sonrası ortaya çıkacak aritmetik, Kürt partilerinin Bağdat’ta tek sesli pazarlık kapasitesini belirleyecek.

Kürt cephesinden Altı çıkarım

REKLAM

1. Birlikten ayrıksılığa: “Kürdistan İttifakı” döneminin tek liste konsolidasyonu bitti; KDP ve KYB ayrı koşuyor. Bu, Bağdat’ta kollektif kaldıraç kaybı riski doğuruyor.

2. İç kırılganlık maliyeti: KYB içi gerilimler ve muhalefetin dağınıklığı, Kürt toplamının temsiline gölge düşürüyor.

3. Tartışmalı vilayetler kilidi: Kerkük-Diyala hattında bir sandalye bile Bağdat koalisyon hesabını değiştirir; gerilim bölgeselize olabilir.

4. Katılım belirleyici: Düşük katılım, meşruiyeti zedeler ve Bağdat’ta pazarlık gücünü eritir; bu seçimde genç seçmene erişim kritik.

5. Saha güvenliği-mikro olaylar: Şengal örneği, güvenlik-siyaset kesişimini hatırlattı; kampanyanın şeffaf ve çatışmasız sürmesi Kürtlerin elini güçlendirir.

6. Seçim sonrası “ortak asgari”: Bütçe, petrol, sınır ve güvenlik dosyalarında tek ses üretilemezse, oy oranından bağımsız şekilde Bağdat masasında kayıp kaçınılmaz olur.

Celal Talabani dönemindeki “ittifak kurabilen Kürt siyaseti”, 2025’te ittifak kurmakta zorlanan bir manzaraya evrildi. Barzani–Talabani rekabeti sahada iki ayrı kampanya üretiyor; fakat seçimden sonra tek bir pazarlık sesi çıkarmak, Irak-Kürt bölgesinin Bağdat’ta gerçek güç projeksiyonu yapabilmesinin tek yolu gibi görünüyor.

REKLAM

TÜRKMENLERİN CEPHESİ

Irak Türkmenleri: Kimlik, Koalisyon ve Sandık Arasındaki İnce Denge

Irak Türkmenleri, 2025 parlamento seçimlerine yaklaşılırken ülkenin en kadim topluluklarından biri olarak hem kimliklerini koruma hem de siyasi arenada ağırlık kazanma mücadelesi veriyor. Bağdat’tan Kerkük’e, Musul’dan Tuz Hurmatu’ya kadar uzanan coğrafyada Türkmen seçmen, bu kez “temsilde kalıcı olma” hedefiyle sandığa hazırlanıyor. Ancak hem iç bölünmeler hem de büyük bloklar arasındaki rekabet, bu süreci zorlu bir sınava dönüştürmüş durumda.

Sessiz Güç: Kimlik ve Siyasi Konum

Türkmen toplumu Irak siyasetinde genellikle “denge unsuru” olarak tanımlansa da, bu denge rolü çoğu zaman temsil gücünü sınırlıyor. Türkmen siyasi kaynakları, özellikle Kerkük ve çevresindeki demografik değişimlerin seçmen profilini ciddi biçimde etkilediğini belirtiyor. Uzun yıllardır yerinden edilen Türkmen ailelerin geri dönüş sürecinin tamamlanmaması, seçmen sayısında düşüş yaratıyor.

Türkmen temsilciler, son yıllarda parlamentoda sayısal olarak zayıf kalsalar da, kültürel kimliğin korunması, eğitimde ana dil hakkı ve idari eşitlik gibi başlıklarda ısrarcı bir siyasi çizgi sürdürüyor. Ancak bu söylem, Bağdat merkezli büyük blokların gölgesinde zaman zaman görünürlük kaybediyor.

REKLAM

Koalisyon Arayışları: Bağımsızlık mı, Stratejik İşbirliği mi?

Seçim kampanyalarının en belirgin başlıklarından biri, Türkmenlerin nasıl bir ittifakla sandığa gideceği. Türkmen siyasi kaynaklarına göre sahada iki eğilim öne çıkıyor: 1. Bağımsız Türkmen Listesi çıkararak kendi kimliğini ve taleplerini açık şekilde ifade etmek, 2. Büyük Arap veya Şii bloklarıyla taktiksel ittifaklar kurarak sandık sonrası hükümet pazarlıklarında yer almak.

Her iki stratejinin de avantajları kadar riskleri bulunuyor. Bağımsız liste Türkmen kimliğini koruyor ama sandalye sayısını sınırlıyor; büyük bloklarla ittifak ise sandalye kazanma ihtimalini artırsa da “kimlik erozyonu” endişesi doğuruyor.

Bazı Türkmen siyasetçiler, “tek liste” çıkılması durumunda Kerkük ve Musul hattında en az 4–5 sandalyelik bir blok oluşturulabileceğini, bunun Bağdat’ta önemli bir pazarlık gücü yaratacağını savunuyor. Ancak farklı vilayetlerdeki yerel çıkar grupları ve aşiret bağlantıları bu birlik fikrini zayıflatıyor.

REKLAM

Türkmen Cephesinde Dağınık Görünüm

Türkmen siyasi sahnesi, 2003 sonrası dönemde giderek parçalı bir yapıya büründü. Önceden merkezi bir örgütlenmeye sahip olan Türkmen Cephesi, bugün farklı çizgilere ayrılmış durumda. Kerkük merkezli kanat daha “bölgesel diplomasiye açık” bir çizgide ilerlerken, Musul ve Telafer çevresinde faaliyet gösteren gruplar “saha odaklı” bir siyaset izliyor.

Türkmen siyasi kaynakları, iç bölünmelerin en büyük zafiyet olduğunu açıkça ifade ediyor:

“Kerkük’te bir adayın aldığı oy ile Musul’daki adayın aldığı oy birleşmediğinde, Bağdat masasında bizim söz hakkımız azalıyor.”

Bu durum, Türkmen siyasetinde hem örgütsel hem de vizyonel yenilenme ihtiyacını gündeme getiriyor. Genç seçmen, artık sadece “kimlik temsili” değil, ekonomi, istihdam ve hizmet politikaları görmek istiyor.

REKLAM

Bölgesel Dengeler ve Dış Faktörler

Irak Türkmenleri yalnızca iç siyasetle değil, aynı zamanda bölgesel güç dinamikleriyle de şekillenen bir aktör. Bölge ülkelerinin Türkmen coğrafyası üzerindeki etkisi — özellikle enerji hatları, sınır geçişleri ve güvenlik işbirlikleri üzerinden — Türkmen siyasetinin yönünü belirliyor.

Körfez medyasında yer alan yorumlarda, Türkmenlerin “kültürel arabulucu” rolü öne çıkarılıyor. Bu analizlerde, Türkmenlerin hem Türkçe hem Arapça hem de Kürtçe konuşabilme kapasitesinin “Irak’ın gelecekteki siyasi barış mimarisi” için önemli bir köprü olduğu belirtiliyor.

Batı basını ise Türkmenleri “azınlık siyasetinden ulusal siyaset modeline geçiş sürecinde” değerlendiriyor. Özellikle Avrupa ve Amerikan analizlerinde, Türkmenlerin “sivil temsiliyet” alanına yönelmesi ve kültürel haklar yerine ekonomik-sosyal programlar üretmeye başlaması olumlu bir dönüşüm olarak görülüyor.

REKLAM

Sahadaki Zorluklar

Türkmen seçmen için en kritik alanlar Kerkük, Tuz Hurmatu, Musul ve Diyala vilayetleri. Ancak bu bölgelerde hem güvenlik hem de idari istikrar kırılgan. Türkmen adaylar, kampanyalarını yürütürken farklı etnik gruplardan gelen baskılarla da karşılaşıyor.

Türkmen siyasi kaynaklarının vurguladığı başlıca sorunlar:

• Demografik kaymalar nedeniyle seçim bölgelerindeki seçmen dağılımının değişmesi,

• Kayıtlı seçmen eksikliği ve idari gecikmeler,

• Kaynak yetersizliği ve yerel yönetimlerde etkisiz kalma riski,

• Güvenlik tehdidi ve propaganda kısıtlamaları.

Buna rağmen Türkmen adaylar, “Kerkük’ün Iraklı kimliğini korumak” ve “Türkmen varlığını siyaseten görünür kılmak” mesajlarını öne çıkarıyor.

Sandık Stratejisi: Sessiz Fakat Kritik Bir Oy Gücü

REKLAM

Türkmen siyasi kaynakları, 2025 seçimlerinde “az ama belirleyici” bir oy potansiyeline sahip olduklarını belirtiyor. 2018 ve 2021 seçimlerinde toplamda 5 sandalye civarında bir temsil elde eden Türkmenler, bu kez hedeflerini ikiye katlamak istiyor. Bu oran, seçim sonrası koalisyon pazarlıklarında kilit bir unsur olabilir.

Türkmen adayların odaklandığı başlıklar:

• Kamu hizmetlerinde Türkçe’nin resmî dil statüsünün korunması,

• Kerkük’te petrol gelirlerinin adil paylaşımı,

• Türkmen mahallelerinin imar ve altyapı desteği,

• Yerinden edilmiş ailelerin dönüş sürecinin hızlandırılması.

Bu talepler, aynı zamanda Bağdat hükümetine verilecek destek karşılığında “koalisyon şartı” olarak masada yer alabilir.

Seçim Sonrası Dengeler

Türkmen cephesinin seçim sonrası pozisyonu büyük ölçüde iki faktöre bağlı olacak:

1. Katılım oranı – Yüksek katılım, Türkmenlerin temsil gücünü artırabilir.

2. Koalisyon tercihi – Bağımsız blokta mı kalacakları, yoksa büyük bir koalisyona mı katılacakları, gelecek beş yılın siyasi dengelerini belirleyecek.

REKLAM

Türkmen siyasi kaynaklarına göre, “tek çatı” altında hareket edilmesi durumunda Türkmenlerin Bağdat’ta hükümet kurma sürecinde “denge sağlayıcı” bir rol oynaması mümkün. Ancak parçalı yapı devam ederse, bu potansiyel sınırlı kalacak.

Irak Türkmenleri bu seçimde yalnızca oy oranı için değil, kimliklerini koruyarak siyasal etki alanlarını genişletmek için yarışıyor. Seçim sonuçları, Türkmenlerin Bağdat’ta yalnızca bir azınlık grubu değil, ülkenin geleceğinde belirleyici bir siyasi bileşen olup olamayacaklarını gösterecek.

Türkmen siyasi kaynaklarının da vurguladığı gibi:

“Bizim için mesele sadece sandık değil. Sandıktan sonra masada kim olduğumuz, nasıl konuştuğumuz ve neyi savunduğumuz daha önemli.”

Bu söz, Türkmen siyasetinin ruhunu özetliyor:Sessiz ama stratejik, kimlik merkezli ama geleceğe dönük.Irak’ın yeni döneminde Türkmenler, küçük bir azınlık olmaktan çok, istikrarın omurgalarından biri olmayı hedefliyor.

Irak seçimleri:Sistem, Sandık, ve Katılımın Krizi

Birçok analizci için 2025 seçimleri açısından en kritik parametre: oy vermeye katılım oranı. Al-Mustakilla Research Group verileri, yetişkin seçmenlerin ancak yaklaşık %70’inin biyometrik kimlik kartına sahip olduğunu, bunun dışındaki yaklaşık 9 milyon kişinin oy kullanamayabileceğini gösteriyor. Bu demek ki, sahadaki katılım krizi yalnızca sahaya dönen yüzlerle değil, “oy hakkı güvencesi” ile ilgili.

REKLAM

Chatham House analizinde ise “oyların nasıl kazanıldığı değil, gücün nasıl bölündüğü” sorusunun ön planda olduğu vurgulanıyor. Seçimler, değişim aracı olmaktan çok eski aktörlerin yapılarını yeniden meşrulaştırdığı bir arenaya dönüşmüş durumda.

Bu, sistemin kaderiyle doğrudan bağlantılı: 2003 sonrası kurulan muhasasa mekanizması (mezhep-etnik güç paylaşımı), reform beklentileriyle çatışırken seçimin yalnızca makyajlı bir güç değiştirmeye dönmesine neden olabilir. Analistlerin ortak ifadesiyle, “radikal kırılma değil güç dengelerinin rötuşlanması” bekleniyor.

Ekonomi ve Reformun İmkânı

Petrol bağımlılığı Irak ekonomisinin kronik sorunu. Washington Institute analizine göre, uzun vadeli istikrar için petrol dışı sektörlerin canlandırılması, kamu harcamalarının yatırım odaklı yeniden düzenlenmesi şart. Ancak bunu gerçekleştirmek, statükodan kopmak demek — ve statükonun en güçlü destekçileri hâlâ kendi çıkar çevreleri.

Seçim kampanyaları ise hâlâ “yeni elektrik santralı”, “yol-köprü”, “istihdam paketi” vaatleri üzerinden yürüyor. Problemin özü: Bu vaatlerin finansmanı büyük ölçüde petrol gelirlerine ve kamu maaşlarına dayalı; özel sektör, girişimcilik ve rekabetçi ekonomi yakın vadede görece geri planda.

Bu bağlamda, seçimin “oy sandığı” olmasının ötesinde, “bütçe paketi”, “yatırım planı”, “iş gücü piyasası” gibi somut ekonomik kırılma noktaları üzerinden sınanması gerekiyor. Ancak mevcut yapı itibarıyla, seçim vaatleri geçmiş tecrübelerle kıyaslandığında temkinli karşılansa da bir yön değişikliği yaratma kapasitesi konusunda soru işaretleri düğümleniyor.

REKLAM

Dijital Cephede Seçim Yarışı

Shafaq News’un “Dijital Cephe” başlıklı değerlendirmesi, Irak’ta seçim kampanyalarının artık sosyal medya üzerinden yürütüldüğünü, 34 milyondan fazla aktif kullanıcıya sahip çevrimiçi ortamın adaylar ve partiler için “ana sahne” haline geldiğini işaret ediyor.

Ancak bu mecranın düzenlenmemişliği ciddi riskler barındırıyor: sahte hesaplar, seçim manipülasyonu, mezhepsel provokasyon ve bilgi kirliliği. Dijital mecraların seçimde doğrudan etki üretmesi, geleneksel kampanyayı geri plana iterken, aynı zamanda “uygun düzenleme yokluğu” nedeniyle seçimin güvenliğine dair yeni bir soru işareti yaratıyor.

Bölgesel İmaj ve Uluslararası Gözler

Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri merkezli medya ve düşünce kuruluşları, Irak seçimlerini yalnızca ülke içi bir mesele olarak değil, Körfez-Irak ikili ilişkileri, enerji koridorları, İran nüfuzu ve Batı’nın bölgedeki çıkarları açısından da kritik bir düğüm olarak analiz ediyor. Körfez bölgesinde Irak’ın “öngörülebilir aktör” haline gelip gelmeyeceği, bu seçimlerin ardından şekillenecek hükümet ve reform yönüyle bağlantılı.

Amerika merkezli kurumlar da Irak seçimlerini ABD’nin yıllardır sürdürdüğü stratejik yatırıma karşılık “fazla umut bağlama” eleştirisiyle izliyor. Yüzeyde değişim vaat edilse de sistemin köklerinin korunmuş olması, eleştirmenlerin “yeni hükümet eski düzenin rötuşu” olabileceği uyarısını gündemde tutuyor.

REKLAM

Senaryolar ve “Ne Olabilir?” Sorusu

Seçim sonrası ortaya çıkabilecek başlıca senaryolar:

• Minimal değişim-maksimum pazarlık: Sandık büyük ölçüde mevcut koalisyonları güçlendirebilir, ancak lider pozisyonları hâlâ pazarlık konusu olur.

• Katılım şoku ve meşruiyet zorluğu: Eğer katılım çok düşük olursa (analistler en düşük katılım ihtimalini %30-35 civarında veriyor), ortaya çıkacak hükümet toplumsal meşruiyet eksikliğiyle mücadele eder.

• Milis gölgesinde tabi düzen: Silahlı gruplar ve kamu kurumları arasında denge korunamazsa, seçim sonrası yönetim reform süreci sabote olabilir.

• Ekonomik tıkanma ve tehditler: Bütçe açığı, petrol fiyatındaki düşüş, genç işsizliği gibi yapısal riskler yeni hükümeti ilk sınavlarla karşı karşıya bırakabilir.

Bu senaryoların yanında, dış politik baskı, İran-ABD rekabeti ve bölgesel enerji koridorlarındaki belirsizlikler, salt içerideki süreci değil Irak’ın bölgedeki konumunu da belirleyecek.

REKLAM

Sandık mı, Sandalye mi?

Irak, 11 Kasım’a doğru ilerlerken aslında iki şeyi aynı anda test ediyor: Demokrasinin kurumları mı güçlenecek, yoksa sistem aynı eski reel içinde rötuşlarla mı devam edecek?

Katılım oranlarının düşüklüğü, dijital kampanyaların gücü, blokların iç kırılganlıkları ve ekonomik kısıtlar bir tablo çiziyor:

Bu seçim bir “yol ayrımı” değil, daha çok “yeni-eskiyle uzlaşı” sınavına dönüşmüş durumda.

Analistlerin ortak yorumu şu: Irak’ın geleceği, sandığın ötesine geçebilecek mi, yoksa sandık yine mevcut sınıfın pazarlık masasının bir parçası mı olacak? Katılım artarsa belki “değişim” için umut doğar; azalırsa “çürümüş sistemin onayı” tehlikesi belirginleşir.

Ve belki en önemlisi: Bu seçim sadece Irak’ın değil, bölgenin de vicdanı açısından önemli. Çünkü öngörülebilir bir Irak, bir ‘denge ülkesi’ olabilir; ancak öngörülemez bir Irak, sadece yeni istikrarsızlık kapıları açar

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.