MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Asker hastaneleri yeniden açılmalıdır” çağrısıyla birlikte 15 Temmuz’dan sonra kapatılan ülkemizin en önemli kanayan yaralarından biri olan asker hastanelerinin açılması yeniden gündeme geldi. Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak öneri ve rapor AK Parti TBMM grubunda uzun süredir bekliyor. Teklif Meclis’e sunulup kabul görür ve yasalaşırsa yeni bir statüyle özel ihtisas asker hastanelerinin yeniden açılması söz konusu olabilecek.
Bu konuyla ilgili daha önce birden çok yazı kaleme almıştım. Yapılan değerlendirme, gözlem ve analizler sonucunda asker hastanelerinin açılması gündeme geldi ancak bir çözüm yolu bulunamadı. Sağlık Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında hem bakanlar, hem de bürokratlar düzeyinde bugüne kadar çok sayıda görüşme oldu. Asker hastanelerinin bazılarının tekrar açılması, mevcut durumun bir protokolle daha sağlıklı işler hale getirilmesi yanında yeni bir sistem kurulması da gündeme tartışıldı. Şimdi karar aşamasına gelindi. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın da bu meselenin halledilmesiyle ilgili talimatının olduğu biliniyor.
Asker hastanelerinin 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi tekrar Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ya da sadece askerlere hizmet vermesi gibi bir durum söz konusu değil. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Sağlık Bakanlığı’na devredilen ve sivilleşen asker hastanelerinin statüleri aynı şekilde korunmaya devam edilecek.
En önemli sıkıntı askeri uzman hekim yetiştirilmesinde yaşanıyor. Sivilden müracaatlar eskiden olduğundan çok çok düşük. 15 Temmuz’dan sonra GATA kapatıldığı için askeri hekimler, talep ve başvuru üzerine sivil tıp fakülteleri tarafından yetiştiriliyor.
15 Temmuz’dan önce Türkiye çapında 34 askeri hastane vardı. Şimdi sadece KKTC Girne’de bir hastane var. Bunun dışında operasyon bölgelerinde kurulan seyyar hastaneler, sahra hastaneleri bulunuyor. Bütün asker hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş durumda. 15 Temmuz darbe girişiminde askeri tabip yetiştirme konusunda bir kopuş oluştu. Bu, biraz da zorunluluktan kaynaklıydı. Şimdi oluşan bu kopuş veya boşluk doldurulmaya çalışılıyor. Yılda 120-130 kişi, askeri hekim olarak yetiştirilmek üzere Tıp Fakültelerine alınıyor. Daha önce de ağırlıklı olarak askeri sağlık hizmetini asteğmenler üstleniyordu.
Askerlik çağına gelmiş çoğu genç ya da hekim, paralı askerlik yapmayı tercih ettiği için, askeri alanda kullanılacak doktor bulmada da güçlük yaşanıyor. Son dönemde yılda ortalama 20-22 asteğmen doktor muvazzaf askerliğe başvuru yapıyor. Askeri doktorların etkili olmasını isteniyor ancak çok büyük güçlükler yaşanıyor. Sahada bazı de fakto gelişmeler de var. Örneğin; Gölcük, Eskişehir, Şırnak ve Yüksekova hastaneleri ağırlıklı olarak askerlere hizmet veriyor.
Yeni bir sistemin kurulması dışında mevcudun iyileştirilmesi de bir seçenek. Belirlenmiş olan bazı hastanelere askeri doktorların başhekim olarak atanması mümkün olabilir. Ancak geçmişten gelen askeri tabiplerin çoğu şu anda albay rütbesinde. Bu, sıkıntıya yol açıyor. Bu rütbeye gelmiş hekimin, tekrar sistemin içine sokulmaya çalışılması durumunda emekli olup gidebilecekleri öngörülüyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde askeri tabiplere askeri eğitim verilmiyor. Sadece tıp eğitimi alıyorlar. Operasyon bölgelerinde nasıl hareket edecekleri ve askeri eğitim konusu Milli Savunma Bakanlığı’nın sorumluluğunda. Bu eğitimi onlara MSB veriyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde tıp eğitimi alan hekimlerin askeri sisteme geçişleri bir düzene konulup kurallara bağlanamamış ve sayıları da yetersiz.
GATA’nın devrede olmaması da askerler açısından psikolojik eksiklik olarak görülüyor. Bu alanda açık ve hizmette aksama var. Eskiden yedek subayların üzerinden ağırlıklı yürüyen sistemin yeniden kurgulanmasına acil olarak ihtiyaç duyuluyor. Askeri Koordinatörlük de var olan ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor. Şehir hastaneleri daha modern sağlık hizmeti vermesine rağmen, asker hastanelerinin de kendine has özellikleri ve avantajları var.
Kritik bölgelerdeki asker hastanelerinin hibrit yönetim modeliyle tekrar açılması üzerinde taslak bir çalışma var. Askeri Tıp Akademileri açıkken, daha önce 4’üncü sınıfta istifa eden askeri tabipler şimdi sistemdeki açıklar nedeniyle 6’ncı sınıfta da istifa edebiliyor. Bu nedenle askeri tabip ihtiyacı katlanarak artıyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi ise TSK’nın ihtiyacı olan uzman hekimleri yetiştiriyor ancak askeri eğitim veremiyor.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)’nin temeli 1898’e atıldı. Osmanlı ordusunun farklı cephelerdeki ihtiyacına yönelik askeri tabip yetiştirdi. Askeri sağlık sistemi, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden sonra kaldırıldı. GATA kapatıldı. 31 Temmuz 2016’da yayınlanan 669 No’lu KHK’nın 106. maddesinde şöyle deniliyor:
“Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne bağlı eğitim hastaneleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ile asker hastaneleri, dispanser ve benzeri sağlık hizmet birimleri ile Jandarma Genel Komutanlığına ait sağlık kuruluşları her türlü hak ve yükümlülükleri, alacak ve borçları, sözleşme ve taahhütleri, taşınırları ve taşıtlarıyla birlikte, Sağlık Bakanlığına devredilir ve bunlara tahsisli taşınmazlar Sağlık Bakanlığı’na tahsis edilir.”
TSK Sağlık Komutanlığı da lağvedilerek işlevleri Milli Savunma Bakanlığı’na devredildi.
Bu düzenleme ile birçok alanda mücadele veren TSK, NATO içinde askeri hastanesi olmayan tek ordu olarak anılmaya başlandı.
Bu düzenlemeden önce TSK’daki sağlık sistemi şöyle işliyordu:
– Her Birlikte kıta tabipleri bulunuyor ve yaralıya ilk müdahaleyi onlar yapıyordu.
– Askerin birlik içindeki tedavi ihtiyacını ise revir ve karargahta görev yapan sıhhiye/hekim gideriyordu.
– Revirin gücünü aşan vakalarda ise yaralı ya da hasta, bölgedeki askeri hastanelerde sevk edilirdi.
– Gerektiğinde ise daha donanımlı mevki hastanelerine veya Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne sevk yapılırdı.
– Askeri hastaneler, askerlerin ailelerine de hizmet verirdi.
– Yurt dışı veya sınır ötesi operasyonlarda harekât alanında kurulan seyyar sahra cerrahi hastaneler veya operasyon bölgesine gönderilen ambulans uçaklarda yaralılara müdahale ediliyor.
– TSK’ya sağlık hizmetini, özel askeri akademilerde ve okullarda eğitim görmüş askeri hekimler ve askeri sağlık personeli verirdi.
– Askeri tabiplik, yaralanmanın veya rahatsızlığın türüne göre özel uzmanlık ve deneyim istediği gibi aynı zamanda askeri tabiplerin çatışma/cephe eğitimi almış olması da oldukça önemlidir.
Askeri sağlık sisteminin kaldırılması, değiştirilmesi özellikle yurt dışı operasyonlarda farklı sorunlara yol açıyor. Suriye veya Irak’ta yaralanan asker, yurt içindeki en yakın devlet hastanesine sevk edilerek, tedavisi burada yapılıyor. Kimi zaman yaralı askerimize savaş cerrahisi deneyimi olmayan sivil doktorlar müdahale ediyor. Terörle mücadele bölgesine yakın ilçelerdeki hastanelerde çoğu zaman genel cerrah, beyin cerrahı, ortopedist, yanık ve travma uzmanı yeteri kadar bulunamıyor ya da doktorların yeteri kadar tecrübesi olmuyor. TSK’nın yılda 100-120 kadar askeri hekime ihtiyacı bulunuyor ancak yılda 30 kadar başvuru geliyor. Askeri sağlık sistemi, savaşan Mehmetçik’in morali bakımından da önemli. Cephede yaralanan badisinin iyileşip birliğine katılması, diğer askerlerin moralini, sarsılmaz iradesini ve güvenini güçlendirir; beraberlik ve dayanışma duygusunu artırır. Şehit haberleri her zaman moral bozucu etki yapar.
Askeri sağlık sistemini kaldıran 669 sayılı KHK’nın iptal edilmesi yeni bir kararname ile düzenleme yapılması gerekiyor. Marmaris, Gölcük, Eskişehir, Şırnak, Yüksekova ve Diyarbakır hastanelerinin askeri hastane olarak tekrar açılması üzerinde çalışılıyor. Sistem eskisi gibi MSB bünyesindeki Sağlık Komutanlığı’na değil de Sağlık Bilimleri ve MSB’nin ortaklaşa hibrit yönetim modeline dayalı olarak planlanıyor. Askeri tabip yetiştirme düzeninde, tıp eğitimiyle birlikte askeri eğitimi aynı anda verecek sistem üzerinde çalışma yürütülüyor. Askeri tabiplerin 6’ncı sınıfta dahi sivile geçişlerini önleyecek bir mekanizma kurulması planlanıyor.
Askeri tabip olan bir okurum bana yazdığı mektupta sorunları şöyle anlatmıştı:
“Bizler mezuniyetimize müteakip zorunlu hizmet adı altında askeri kışlalara atanıyoruz. Suriye’deki birinci basamak sağlık hizmetini veren de Beytüşşebap Komando Alayı’na sağlık hizmeti veren de savaş gemilerine sağlık hizmeti veren de bizleriz. Fakat ne yazık ki MSB’nin üvey çocuklarıyız. Bizler kadrolu olmamıza ve Sağlık Bakanlığı’na geçişimize izin verilmemesine rağmen üvey evlat muamelesi görmekteyiz. Kadromuz subay olmasına rağmen hiçbir subay hakkından yararlanamamaktayız. Başıma gelen bir örnek: “Akdeniz Kalkanı Harekatı kapsamında Türk Savaş Gemisi TCG Salih Reis ile Aksaz Üssü’ne liman yaptık. Liman periyodu uzun olduğundan tüm subay ve astsubaylar eşlerini/ailelerini ana limanımız olan Gölcük’ten getirerek misafirhaneye yerleştirdi ve hasret giderdi. Tüm subay astsubaylar ve eşleri misafirhaneden yararlanabilirken 200 kişilik gemide tek bir kişi yararlanamıyordu, o da sivil tabip olan ben.
Yine tüm personel dış limanlarda halı saha, spor salonu, tenis kortu, restoran gibi yerlerden yararlanabilirken yine sivil tabiplerin bu hakkı yok. Çünkü MSB’de böyle bir kadro yok. Bu durumdaki personelin doğudaki kışlalarda, savaş gemilerinde kalacak yerleri ve yemek yiyecek mahalleri dahi yok.
Öte yandan özlük haklarımız da yok. MSB’de 7 senedir çalışan bir sivil tabip de olsanız 5 gün önce askere gelen yedek subay tabip amiriniz olup sizden fazla maaş alıyor. İlk günden 30 gün yıllık izne sahipken sivil tabipler ilk yıllarında hiçbir izne sahip olmuyor. Dahası astlık üstlük ilişkilerinde de problemler yaşanıyor. Astsubaylar yardımcı sağlık personeli olduklarından dolayı doktorların astı olması gerekirken, doktorlar sivil memur kadrosunda olduğundan astsubayın astı oluyor. Bu gibi durumların önüne geçmek için sivil öğretmenlere ve akademisyenlere istisnai memur unvanı ile çalıştıkları süre boyunca subay denkliği verilirken onca emekle Tıp Fakültesini bitiren doktorlara bu unvan layık görülmüyor.
Ne yazık ki şu an MSB’de çalışan hiçbir sivil tabip mutlu değil ve kurumu terk etmek için dilekçe veriyor. Fakat maalesef MSB’den çıkış vizesi de verilmiyor. Yeni mezun doktorlar ise kuruma atanmalarına rağmen bir sene işsiz kalmak pahasına işbaşı yapmıyor. Askeri hastaneler açılsa dahi sivil tabiplere uzun süreler ihtiyaç olduğu ortada iken niçin bu durum düzeltilmiyor?