İstanbul’da barajlar yüzde 30’un altına indi

İstanbul’da barajlar yüzde 30’un altına indi
Yayınlama: 27.09.2025 14:25
A+
A-

İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 29,87 olarak ölçüldü. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, barajlardaki son durumu değerlendirdi.

AA’nın haberine göre, bu yıl 15 Nisan’da yüzde 82,22’ye yükselen barajlardaki su seviyesi, yazın sıcak havanın ve su tüketimindeki artışın da etkisiyle düşmeye devam etti.

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlardaki doluluk oranı bugün itibarıyla yüzde 29,87 olarak kayıtlara geçti.

Su miktarı, Ömerli’de yüzde 21,49, Darlık’ta yüzde 44,09, Elmalı’da yüzde 51,2, Terkos’ta yüzde 36,04, Alibey’de yüzde 17,66, Büyükçekmece’de yüzde 33,7, Sazlıdere’de yüzde 31,51, Istrancalar’da yüzde 21,05, Kazandere’de yüzde 2,41, Pabuçdere’de yüzde 18,11 olarak ölçüldü.

REKLAM

Kente su sağlayan baraj ve göletler 868 milyon 683 bin metreküp biriktirme hacmine sahipken su miktarı bugün itibarıyla 259,23 milyon metreküp olarak kaydedildi. Bu yıl barajlara düşen yağış miktarı, metrekare başına 349,42 kilogram oldu.

MELEN VE YEŞİLÇAY’DAN 417,58 MİLYON METREKÜP SU ALINDI

Alibey Barajı (Fotoğraf: AA)

Barajlar dışında kente su sağlayan Melen ve Yeşilçay’dan da bu yıl 417,58 milyon metreküp su alındı. İstanbul’da dün 3 milyon 237 bin metreküp su tüketildi. Şehre verilen suyun 28 bin metreküpü regülatörlerden, 3 milyon 209 bin metreküpü ise barajlardan temin edildi.

İSKİ istatistiklerine göre, 27 Eylül’de baraj doluluk oranları 2015’te yüzde 62,15, 2016’da yüzde 45,96, 2017’de yüzde 54,69, 2018’de yüzde 55,37, 2019’da yüzde 50,15, 2020’de yüzde 38,28, 2021’de yüzde 51,82, 2022’de yüzde 49,53, 2023’te yüzde 22,68, 2024’te yüzde 39,17 ve 2025’te yüzde 29,87 olarak kaydedildi.

“SON 10 YILDAKİ DEĞİŞİM TAMAMEN YARI YARIYA”

DHA’nın haberine göre, Trakya’dan İstanbul’un su ihtiyacı karşılayan Kırklareli’nin Vize ilçesi sınırlarındaki Kazandere, Pabuçdere ve Istrancalar barajlarındaki düşüş de sürüyor. Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 2,41 ile dip seviyeyi gördü. Barajın yüzeyi tamamen kurudu. Baraj havzasında besicilerin hayvanlarını otlattıkları görüldü.

REKLAM

NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yağışların azalması nedeniyle barajlardaki su seviyelerinin yüzde 30 seviyelerine düştüğünü söyledi. Tecer, “Son 10 yıldaki değişim de tamamen yarı yarıya. Bundan 10 yıl önce barajların bu aydaki seviyesi yüzde 63’lerdeyken, 2025’e geldiğimizde bu oran yüzde 30’a kadar gerilemiş durumda. Bu yağışların azalmasından dolayı barajlardaki seviyesinin düştüğünü görüyoruz” dedi.

Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)

“BARAJLARDA ÇEKİLEN SU MİKTARI ARTIYOR”

Çekilen su miktarlarının da gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Tecer, “Tabii iklim değişikliğine bağlı olarak sebepleri var muhakkak ama burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Barajlardaki su seviyesi düşerken, barajlardan çekilen suyun miktarı da her geçen gün artıyor. Son 10 yıllık trende baktığımız zaman, İstanbul’da her sene 620 milyon metreküp daha fazla bir su çekiyoruz barajlardan. 2015 yılından bugüne kadar barajlardan çektiğimiz suyun seviyesi, yüzde 30 artmış durumda. Ama barajların doluluk oranı da aynı dönemde yüzde 20 azalmış durumda. Burada çok derin bir dilemma var. Hem yağışlardaki bir azalma söz konusu iklim değişikliğine bağlı olarak hem de su tüketimimizde ciddi oranda bir artma meydana geliyor ki bu da nüfusun artmasına bağlı olarak” diye konuştu.

“PROFESYONEL BİR STRATEJİ İLE KORUNMALI”

Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)

Prof. Dr. Tecer, Türkiye’nin su stresi yaşayan bir ülke olduğunu, bu nedenle su kaynaklarının profesyonel olarak bir strateji doğrultusunda korunması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Tecer, “Buna devletin ilgili kurumlarının ciddiyetle yaklaşması gerekiyor. Ama bu sadece tek başına yeterli bir tedbir değil. Bugün tarımsal sulamada yüzde 70-75 oranında suyumuzu tüketiliyor. Sanayide yüzde 13’lerde, evsel kullanmaları da direkt geri kalan kısmı kullanılıyor. Dolayısıyla öncelikle tarımda, sonra sanayide, sonra da bireysel kullanımda su kaynaklarımızın kıt olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız. Tarımsal sulamada vahşi sulamadan vazgeçip, damlama sulama ya da bazı bölgelerde yağışa bağlı üretim modelinin değiştirilmesi yoluna gitmemiz gerekiyor. Endüstriyel su tüketimimiz de oldukça fazla. Özellikle bu bölgede yoğun miktarda bir endüstri var. Bunların kullandığı suların arıtılmış olsa bile deşarj edilmesi ya da denize boşaltılması lüksü artık yok. Bunların geri temizlenip, geri kazanılarak süreçte kullanılması gerekiyor. Son olarak da bireysel olarak bizim de suyun tasarrufu kullanımına yönelik bir davranış kalıbı geliştirmemiz lazım. Bir zihniyet dönüşümü, değişimi yaşamamız gerekiyor. Suya dayalı her türlü faaliyetlerimize tasarrufu öncelemek zorundayız” dedi.

Kazandere Barajı (Fotoğraf: DHA)

“DENİZ SUYU ARITILMASI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”

Alternatif olarak bazı ülkelerde deniz suyunun arıtıldığını, ancak bunun sürdürülebilir bir çözüm olmadığını kaydeden Prof. Dr. Tecer, “Deniz suyunu arıtarak içme suyu ve kullanmak için kullanmak teknik olarak mümkündür. Bundan bahsedebiliriz ama bu sürdürülebilir bir çözüm değildir. Çünkü deniz suyu tuzlu bir sudur. Bunun arıtılması, içilecek ya da sulama suyu haline getirilecek aşamaya, kaliteye getirilmesi için muazzam bir yatırım maliyeti gerekir, bir de çok ciddi bir işletme maliyeti vardır. Bugün evlerde kullandığımız suyun metreküpünün belki 3-5 katı, belki 10 katı kadar bir maliyet harcamamız gerekir. Bu en son duyacağımız bir çözüm olabilir ancak deniz suyunun arıtılması, tekrar kullanılması günümüz teknolojisiyle sürdürülebilir bir çözüm, bir yaklaşım asla değildir” diye konuştu.

“SANAYİ SUYUNUN GERİ KAZANILMASI GEÇ KALINMIŞ BİR EYLEM”

Sanayide kullanılan suların arıtılarak geri kazanılmasının ekonomik olarak daha sürdürülebilir olduğunu belirten Tecer, “Deniz suyundan daha makul, daha anlaşılabilir, daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır bu. Evet, sanayicinin kullandığı suların arıtılarak geri kazanılması mümkündür. Teknik olarak da mümkün. Ekonomik olarak da sürdürülebilirdir. Ayrıca özellikle sanayinin yoğun olduğu bölgelerde bu da bir zorunluluktur. Suların geri kazanılması ve prosesleri de tekrar kullanılması mutlaka yapılması gereken, belki geç bile kalınmış bir eylem olarak karşımızda duruyor” dedi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.