Alpha-gal sendromu, ismini “galaktoz-alfa-1,3-galaktoz” şekerinden alıyor. Bu şeker, inek, domuz, geyik ve tavşan gibi memelilerde bulunur ama insanlarda yok. Enfekte bir kenenin ısırmasıyla bu şeker kana karışınca, bağışıklık sistemi onu tehdit olarak algılıyor ve antikor üretiyor. Sonuç olarak, et veya süt gibi alpha-gal içeren yiyecekler tüketildiğinde alerjik reaksiyonlar ortaya çıkıyor.
Belirtiler genellikle ısırıktan 1-3 ay sonra başlıyor. Hayvansal ürünlere karşı alerjik reaksiyonlar ise 2-6 saat sonra kendini gösteriyor. Bunlar arasında şiddetli kaşıntı, cilt döküntüsü, karın ağrısı, bulantı, yüz şişmesi ve hatta anaflaktik şok yer alıyor. Tanı koymak zor ve birçok doktor bu sendromu henüz tanımıyor.
Notre Dame Üniversitesi’nden Parazitoloji Uzmanı Prof. Lee Rafuse Haines, sendromun başlangıçta sadece ABD’nin güneydoğusunda görüldüğünü, fakat artık altı kıtada tespit edildiğini belirtti.
En bilinen taşıyıcı, ABD’nin güneydoğusundaki “yalnız yıldız kenesi”. Ancak araştırmalar, Avrupa’daki bazı kene türlerinin de benzer risk taşıdığını gösteriyor. Özellikle şehir parkları ve kırsal alanlardaki geyik keneleri önemli bir rol oynuyor.
Alpha-gal sendromunun yayılmasında kene popülasyonunun artması, iklim değişikliği, doğa aktivitelerinin yaygınlaşması ve vahşi yaşamla temasın artması etkili. Yükselen sıcaklıklar, kenelerin yaşam alanlarını genişleterek daha fazla insanı riske atıyor.
Şu an için bilinen bir tedavi yok. Hastalara hayvansal gıdalar, süt ürünleri ve jelatin gibi katkı maddelerinden uzak durmaları öneriliyor. Kene ısırıklarından korunmak da çok önemli.
Bazı durumlarda, riskli ürünlerden uzak durulması alerjik reaksiyonların zamanla azalmasına yol açıyor. Ancak hastalığın seyri, kimin nasıl etkilendiği ve tedavi seçenekleri konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Uzun kollu kıyafetler giymek, DEET içeren böcek kovucular kullanmak ve doğa yürüyüşünden sonra vücut kontrolü yapmak gerekiyor. Evcil hayvanların da düzenli kontrolü önemli.